Bu turlarında pek çok eserini dinleyicilerine dinlettirdi. Çok fazla sanatçıdan esinlenerek eserlerini oluşturan Mozart, 11 numaralı sonatının bir bölümünde Türk Marşı'nı çalmıştır. Ayrıca Zahide isimli bir kadın için senfoni bestelemiştir. Mozart, 1784'te Mason locasında yer almaya başladı.
Bu kadar kısa bir sürede, ancak bir deha'nın başarabileceği "Dünya Çapında" eserler veren üstat'ın "Türk Marşı"nı dinlerken onu size tanıtmak ve hatırlatmak geldi içimden. Tavsiye ederim, mutlaka dinleyin. "TÜRK MARŞI"NI DİNLEYİN. Wolfgang Amadeus Mozart meşhur "Türk Marşı"nı bestelerken Türk motiflerini kullanmamış.
Türk Marşı (özgün adı: Rondo alla Turca) (K. 331), Wolfgang Amadeus Mozart’ın bir bestesidir. Türklerin Avrupa’da hayranlık uyandırdığı o yıllarda, Mehter Marşı’ndaki ritimden esinlenen Mozart, 1783 yılında 11 numaralı la majör piyano sonatı’nın (K. 311) 3. bölümünde “Rondo alla Turca” (Türk Marşı)’nı
Mozart en çok üçüncü ismini tercih etti, ve süslü "Amadeus" ismini takip eden yıllarda kullandı. Mozart'ın babası Leopold Mozart (d. 1719 - ö. 1787) Avrupa'nın başlıca müzik hocalarından biriydi. İlgi çeken Versuch einer gründlichen Violinschule ders kitabı 1756'da; Mozart'ın doğduğu yıl yayımlandı.
Sevilmez mi Mozart / Ahmet Arpad. Deneme. 26.06.2022 - 22:27. Facebook Twitter WhatsApp Share. Salzburg’da 1842’den bu yana tarihi sarayla katedral arasında duruyor. Burası kentin tam göbeği. Güzel biri değildi Mozart. Gözleri hafif patlak, çifte gerdanlı, cildi çiçek bozuğu, sürekli bir yerden bir yere huzursuzca koşuşturan
Fast Money. Mozart’ın Türk Marşı Uğur Ersöz 1777 sonbaharındaki Augburg konserinden sonra Mozart, annesiyle birlikte 26 Ekim’de Mannheim’e ulaşır, babasının akrabalarını ziyaret eder; Cannabich gibi bestecilerle arkadaşlık kurar, Avrupa’nın en iyi orkestralarından birini dinler ve Aloysia Weber’e âşık olur. Ancak babasının zoruyla 1778 Mart’ında Paris’e gitmek zorunda kalır. Orada Gluck ve Piccini taraftarlarının kavgalarını izleyen, Sinfonia Concertante, Flüt-Arp Konçertosu gibi eserlerini besteleyen Mozart, annesinin ölümünden iki ya da üy ay sonra Paris’ten ayrılır. İşte bu arada yazdığı yedi adet piyano sonatı Mannheim ve Paris Sonatları olarak anılır. Hem platonik aşkının acısı hem de annesinin ölümü nedeniyle talihsiz sonuçlanan bu yolculuk döneminde, insan ve sanatçı olarak olgunlaşan 22 yaşındaki Mozart’ın bu sonatlarının beşincisi, Türk usulü finaliyle anılan Rondo Alla Turca’dır. Tümünün el yazması orjinali – Türk finali dışında- kaybolan, final bölümü de 1954’ten beri Lizbon’da Antonio Almeida’da bulunan ve ilk kez 1784’te Viyana’da basılan sonatta genel olarak Fransız zevkinin gözetildiği öne sürülür. Üç bölümlü sonatın en çok tanınan bölümü olan finali Rondo Alla Turca nam-ı değer Türk Marşı, çabuk tempoda ve La Major tonda yani canlı ve neşe uyandıran bir temayla başlar. Aslında bu parlak bir yeniçeri müziğidir. Mozart da çoğu Viyanalı besteciler gibi, kenti iki kez kuşatan Türklerden esinlenmiş, o çağın Türk stiline uygun eserler yazmıştır. İlk kez bu sonatta kullandığı bu stil, eserin bestecinin 18 sonatı içinde en çok çalınanı olmasına neden olmuştur. Dönemin romantizm akımının en önemli yazarlarından olan Alman Hoffmann’ın deyimiyle “Hiçbir arayışa gerek göstermeden, renkli çiçekler arasında gümüş parlaklığıyla süzülen bir ırmak gibi” akan ezgi dinleyen herkesi her defasında büyüler. Belki de en büyük dezavantajı çok çalınmak olan bu müzik, zarifliğiyle Paris zevkine de uyum sağlar. Egzotik La minör ile sert ve hüzünlü, parlak ve canlı La major arasında değiştiğinden Mehter Takımının iki ileri bir geri yürüyüşünü de hatırlatır bize. Bu muhteşem eseri de günümüzün en önemli İtalyan piyanistlerinden olan Massimiliano Ferrati’den dinleyelim, iyi dinletiler. Uğur Ersöz – 20 Kasım 2013 Bunlar da ilginizi çekebilir Hakan Bayhan’dan “Bahçedeki İncir Ağacı”Harun Tekin’le Şarkı Yazma atölyesi 25 Kasım’da »
Wolfgang Amadeus Mozart, başarısını çok çalışmaya borçlu olsa da doğuştan gelen inanılmaz bir yeteneğe sahip olduğu da bir gerçek. Çok küçük yaşlardan itibaren keman ve piyanoda ustalaşmış ve ilk bestesini ise 5 yaşında yapmış! 35 yıllık hayatı boyunca 600’den fazla eser bestelemiş olan Mozart, üzücü bir şekilde erken yaşta hayata gözlerini yummuş. Henüz 27 yaşında bestelediği, dünyaca popüler olmuş ve iz bırakan bestelerinden biri olan Türk Marşı’nın hikayesinin başlangıcı, meşhur Viyana Kuşatmasına kadar gidiyor. Mozart’ın 1783 yılında henüz 27 yaşında, yani kariyerinin en olgun çağlarında bestelemiş olduğu 11 Numaralı La Majör Piyano Sonatı, üç bölümden oluşuyor. İşte buradaki son bölüm olan “Rondo Alla Turca” ise bizim bildiğimiz adıyla Türk Marşını oluşturan kısım. Aslında eser, sadece ithaf edildiği millete göre değil de sadece kendi müzikal karakteri içinde değerlendirilecek olsaydı da Mozart’ın en özel işlerinden biri olacaktı; bunun en önemli sebebi ise kesinlikle aşırı akıcı ve akılda kalıcı nitelikteki o eşsiz melodileri. Tarihsel süreci ele alacak olursak, Osmanlı’nın bir zamanlar dünyaya hükmeden bir imparatorluk olduğu gerçeği, bize kolayca yol gösterebilir. Özellikle 18. yüzyıl Avrupası, Osmanlı’dan sanatsal ve kültürel anlamda haliyle fazlasıyla etkilendi. Bu dönemde Fransa başta olmak üzere birçok ülkede ortaya çıkan “Turquerie” Modası ise giyim-kuşam, yeme-içme ve müzik ağırlıklı bir moda anlayışı olarak tüm Avrupa’ya yayıldı. Bu akımla birlikte müzikte de Türk ezgilerini kullandı. Özellikle o dönemdeki Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Almanya gibi ülkelerde ise Osmanlı ordusunun Mehter Marşı kültürünün etkisi yaşandı. Türk Marşı ise bu eserlerden en fazla ön plana çıkanı oldu; çünkü bu eserin yüksek temposu ve keskin duruşlarının, Mehter etkisiyle yazıldığı iddia edilir. Ayrıca Mozart’ın da kimi kaynaklarca babasına yazdığı mektuplarda Mehter Marşı’nı dinlemeyi çok istediğini, kimi kaynaklarda da Mehter takımını daha önce dinleyip vurmalı ve üflemelilerinden çok etkilendiği yazılır. Tabii marşın bestelendiği yılın, 1783 gibi net bir bilgiye sahip olmanın zor olduğu bir tarih olduğunu da unutmamak gerek. Ancak önemli olan, ona bu etkinin dönemin Osmanlı modasından geçmiş olmasıdır. Osmanlı’nın Viyana’yı iki kez kuşatmış olması, Turquerie Modası’nın ve özellikle Mehter Marşı’nın etkilerinin Avusturya bölgesi çevresinde daha da etkin bir şekilde hissedilmesine yol açtı. Bu ülkenin dahilerinden Mozart ise olayların İstanbul’da geçtiği ve Osmanlı Padişahı Selim’i anlattığı o ünlü “Saraydan Kız Kaçırma” operasının da yanında Türk stiline uygun ya da yakın olarak tabir edilebilen yaklaşık 40 adet eser besteledi. Kendisinin çalışkanlığını burada bir kez daha görebiliyoruz. Mozart’ın ilham vermiş olduğu bir başka Avusturyalı dahi olan Ludwig Van Beethoven’ın da Türk Marşı niteliğinde bir eseri vardır. Mozart’ın Türk Marşı, günümüzde ise hem Türk piyanistlerimizin yorumlamasının yanında, hem de dünyaca tanınan sanatçıların da eseri ele almasına değecek kadar önemli bir iş. Hatta Ceza tarafından üzerine söz de yazılıp uyarlanmış farklı bir rap versiyonu bile var. Kaynak 1 [zombify_post]
Ya bir öne gel ya bir geri git ya da bana bırak hadi bu nasıl bir beat, Bir gün kralsın, bir gün varsın, bir gün yoksun, bazen tok, Bu nasıl bir gün, bu yeni bir gün ve de bana neşe verebilecek bir gün, Her gün tekrar doğdum, bazen soğudum, kaçtım kendimden, Birden fazla yorucu olur, dertler artar sorunu bulun, Kimler çözmüş ki bu sorunu, bizler bulsak da bu soruyu, Göremiyoruz, çözemiyoruz, bir ileri iki geri yürüyoruz hep, Kimler gelmiş geçmiş sırlar var hep hiç çözülemeyen, Dünden kalmış ne var acaba, çok tebrikler bulup alana, Tam bir yapboz hayat acımaz, yoktur diyen bunu nasıl göremez, Tabi göremez, bakamadı hiç, kafasını çevirip o yere gömer hep, Birden fazla bundan varsa artık yandı hep, İnsanlar insanlıktan çıkmış bazen gördüm gerçekten, Sen yok zannetsen de gerçek böyle her yerde, Haykırsan, inletsen de asla duymaz hiç kimse, Hep anlatsan, zannetmem ben duysun kimse bir yerde, Peri beni nerelere götürüyor, veremedim ara bile, Bana bunu getiriyor, geri geri gidiyorum arada bir sıkılınca, Adım atamadım, ara tara hadi beni gelip al. Dere tepe koşuyorum ara sıra sıkılıp, elime de bir kalem alıp aşıyorum tepe dere, Deli gibi yürüyorum gece gece, kapa çene hadi bunu hece hece edip gelip al, Neyi bilemedik acaba ve neyi göremedik, adım atamadık, elimize de ne geçmiş Nerelere gelemedik acaba ve nereleri göremedik ve yanına varamadık hiç, Biri bana desin hadi bunun sonu nerelere varır , Neyin sonu bunu bana soruyorsun, ama derin düşünenin külü kalır geri meri geri kalan iyi Değirmeni çevirmeli mi hadi bir de bunu başa alıp okuyalım ya da bunu boşa koyup okutalım bu ne fayda Hele bir de olu kesenlere bir yol açın atı bile yarım adım ileride yürüyor, Kutu gibi dolu kafa beni deli ediyor ve sonu bile bile, geri adım atamadığımız uçuruma gidiyorsak, Aman uzak olun geri durun yasak olan şeyler çok olur. SEO Search Engine Optimization Arama Motoru Optimizasyonu SEO Kontrol Listesi Anahtar Kelime Araştırması Sayfa URL'si anahtar kelime içeriyor mu? Web sitesi mobil için responsive duyarlı tasarım mı? oluşturulan web sitesi Google Analytics sayacı kurulu mu?Alt sayfalara anahtar kelimeler üzerinden bağlantı verilmiş mi? Yapılandırılmış Veri Structured Data teknoloji var mı?Yükleme süreleri site hızı kontrol edildi ve optimize edildi Kullanıcını niyetine yönelik sayfalar oluşturuldu.. Metinler iyi okunabilir, yapılandırılmış, hatasız ve net! Web sitenin hızlı yüklenebilmesi için için görüntü boyutu kontrol edildi ve gerekirse küçültüldü! Eklenen görseller için alternatif metin alt tag kuruldu. Her sayfa için oluşturulan ve Google araması için optimize edilen meta başlık description ve title açıklamalar Oluşturulan uygun bağlantı metinleri ile dahili bağlantı Gerekirse nofollow etiketi ile işaretlenmiş harici bağlantılar Mevcut sosyal ağlarda blog makaleleri veya gönderiler şeklinde dış bağlantılar WordPress SEO için Yoast SEO aracı veya yüklü başka bir SEO eklentisi. önemli kaynaklar Önemli linkler ve bağlantılar verilmiştir, ziyaret etmeyi unutmayın.
Söz konusu proje için aylardır çalışan Rana Selçuk, devamında “Asıl amacım çocukları sadece televizyonda gördükleri enstrümanlara dokundurmak” diyerek Ankara’da bir projenin daha startını verdi. Buluşmak, müziği ve projeleri enine boyuna masaya yatırmak da şart oldu.◊ Rana Hanım, Örneklemeli Türk Müziği Tarihi seminerlerini konuşacağız elbette ama öncelikle tanıtmak için bu kadar canla başla çalıştığınız Türk müziği tarihinden bahsedelim mi?- Memnun olurum... Benim de bu çalışmalar sonucu öğrendiğim çok etkileyici bilgiler var çünkü. Türkler ilk coğrafyaları olarak bilinen Orta Asya’da müzik olgusunu şekillendirirken kopuz adlı enstrümanı geliştirmiş. Bilimsel müzik çalışmaları ise El Kındi, Farabi, Abdülkadir Meragi, İbn-i Sina gibi araştırmacıların yazdığı eserlerle başlayıp gelişmiş.◊ Farabi’nin makamların insan üzerindeki etkileri üzerine çalışmaları olduğundan da söz ediliyor bu seminerlerde... Açıkçası o kısım çok ilginç geldi...- Evet. Buna göre, söz gelişi Rast makamı insana neşe ve ferahlık duygusu verirken, Uşşak makamı gülme hissi doğuruyor. Saba makamı cesaret ve kuvvet veriyor. Ninni ise Hicaz makamında, yani insan daha bebekliğinde makamsal müzikle tanışıyor. Ezanlar ilginçtir ki her vakitte farklı makamlarda okunuyor. Söz gelişi sabah ezanı Saba, öğle ezanı Rast makamında...◊ Mehter marşı desem...- Mehter müziğinden etkilenen Batı dünyasında da benzer temada eserler besteleyenler çıkmış. Mozart’ın Türk Marşı gibi örneğin...◊ Türk müziğinin gelişiminde dönüm noktaları neler?- Tekke ve camilerde dini musiki gelişirken sarayda kurulan Enderun, müziğin ve beste-karların gelişi-minde önemli bir okul olarak kendisini göstermiş. Enderun’dan çok değerli besteciler yetişmiş. Osmanlı padişahlarının tamamı musikiyle yakından ilgiliymiş, hatta birçoğu musiki eğitimi almış, bazıları bestekâr olarak ve hatta makam terkip ederek müzik tarihine geçmiş. Bestekarlara gelince... Itri, Türk musikisinde klasik dönemin başlangıç noktası. İsmail Dede Efendi günümüzün zevk ve anlayışına uygun eserleriyle hâlâ önemini koruyor. Hacı Arif Bey şarkı formunu ortaya çıkararak Türk müziğine farklı bir hava getirmiş, romantik eserleriyle dikkati çekmiş. Öğrencisi Şevki Bey de aynı şekilde döneme eserleriyle damga vurmuş.◊ Hiç mi kadın bestekâr yok?- Var tabii... Türk müziğinde eserleri bilinen ilk kadın besteci Dilhayat Kalfa... Daha sonraları Leyla Hanım... Giderek de kadın bestecilerin sayısı artmış.◊ Ya Cumhuriyet yılları?- Sadettin Kaynak çok önemli bir isim. Aynı zamanda hafızdır da. Ayrıca Münir Nurettin Selçuk farklı bir ekol olarak Türk müziği tarihinde yerini bulmuş bir isim tabii...GENÇLERİMİZ ÇOK HEDEFSİZ VE BENCİL YETİŞİYOR◊ Gelelim Örneklemeli Türk Müziği Tarihi seminerleri fikrinin nasıl doğduğuna...- Nebahat Özer Hanım bir gün bana musiki sanatçısı Aylin Taşçı Hanım’ın Türk müziğini tanıtma ve destekleme projesinden söz etti. “Tabii ki yanınızda olurum, elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım” dedim. Öylelikle başladık.◊ Tam olarak nedir bu projenin içeriği?- Genelde hedefimiz genç kitle... Ortaokul ve lise öğrencilerine kendi adıma destek vermek istedim. Çünkü gençlerimiz gözlemlediğim kadarıyla çok hedefsiz... Nasıl söylesem, çok bencil yetişiyorlar. Kültürel anlamda daha derinlikli olmaları gerek. Dolayısıyla istedim ki kendi kültürümüzü de öğrensinler. Müzik evrenseldir, her müzik güzeldir kendi içinde ve her müzik değerlidir tabii... Ama kendi müziğimize de o değeri versinler, Türk müziğini tanısınlar, çabamız o yönde... Bestekârlarımızı tanısınlar, eserlerimizi tanısınlar. Devamında farklı müziklerle uğraşmak isterlerse tabii ki uğraşsınlar, ESERLER SABUN KÖPÜĞÜ GiBi GELiP GEÇiCi ◊ Gençleri klasik Türk müziğine yönlendirebileceğinizi düşünüyor musunuz?- Bu seminerlere katılan bütün gençler Türk müziğini sevecek mi, Türk müziğine ağırlık verecek mi; tabii ki bu mümkün değil. Bizim amacımız sadece tanısınlar, “Kendimize özgü bir müziğimiz varmış” desinler. Semineri izlerken, dinlerken “Buna ben de ilgi duyuyorum, ben de yapabilirim” düşüncesi oluşur belki, böyle bir ışık doğsun istiyoruz.◊ Bundan sonra hangi illere gitmeyi planlıyorsunuz?- Valla 2 yıllık bir proje bu. Ayda iki kere, iki farklı yerde olsun istiyorum ama şehirler belli değil. Çünkü biraz spontane gelişiyor program.◊ Neden sadece gençler?- Aslında hedef kitlemiz gençlerdi ama artık yetişkinlerin de bu seminerlere katılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bizim de bu konuda birçok eksiğimiz, bilmediğimiz birçok şey varmış.◊ Türk müziği neden popüler kültüre yenik düşüyor?- Bunda yazılı, görsel ve sosyal medyanın etkisi var kanımca... Televizyonlarda, sosyal medyada Türk müziği çok paylaşılmadığı için popüler olamıyordur...◊ Popüler müzik konusunda ne düşünüyorsunuz peki?- Herkesin emeğine saygım var ama günümüzdeki üretimleri gelip geçici buluyorum. Sabun köpüğü tabiri vardır ya, aynen öyle. Eski eserler ise yıllar sonra dinlesen bile seni alıp başka alemlere HAYALLERiNE DOKUNSUN iSTiYORUM ◊ Gelelim diğer projenize... Çocukları müzikle tanıştırmak için de bir adım attınız. O nereden aklınıza geldi?- Ben eğitimin içinden gelen biriyim. Sınıf öğretmeni olduğumdan çocuklar her zaman ilgi alanımdaydı. Mesleği bırakmamla onlardan uzak kaldım. Bunun üzerine “Nasıl çocuklara dokunabilirim?” diye düşünmeye başladım. Aslında yıllar önce yaşadığım ve unutamadığım bir olay var ki, onun da etkisi büyük.◊ Nedir o?- Eşimle Bolu’dan geçiyoruz. Her yer bembeyaz. Uzakta bir karaltı gördüm. Yaklaştıkça o karaltının insan olduğunu anladım. Dahası çocuk... Hayretler içinde eşime “Bu çocuklar bu havada neyi bekliyor?” diye sordum. “Okula gidecekler, taşımalı eğitime devam eden çocuklar onlar” dedi eşim. Çok üzüldüm. Yıllar geçti unutmadım... Böyle bir fırsat bulunca, taşımalı öğrenime devam eden çocuklara dokunmak için harekete geçtim.◊ Proje nerede başladı?- Ankara’da, Gölbaşı ve Bala’nın iki köyünde... Biri Bezirhane, diğeri Avşar Köyü.◊ Tam olarak hedefiniz ne?- Çocukları onlar için sadece hayal olabilecek enstrümanlara dokundurabilmek, müzik sayesinde hayata farklı bir bakış açısı kazanmalarını “KAVAL”, BENDİRE “DARBUKA” DİYEN VARDI◊ Bir önceki seminer Gaziantep’teydi... Şu an Tokat’tayız. Bugün de buradaki gençler için seminer düzenlenecek. Anladığım kadarıyla sadece büyük şehirlerle kısıtlı Zaten bizim hedefimiz büyük şehirler değil.◊ İyi ama neden?- Çünkü oralardaki çocuklar ailelerinin, öğretmenlerinin, sosyal çevrelerinin etkisiyle, imkanları dahilinde bir şekilde bu bilgilere, bu imkanlara ulaşabiliyorlar. Ama Anadolu kentlerinde öyle kolay olamıyor. Dolayısıyla önceliğimiz Anadolu kentleri...◊ Seminerde ne gibi bilgiler sunuluyor gençlere?- Enstrümanların tanıtımı var. Bestekârların tanıtımı var. Ayrıca eserlerin öyküsü de var.◊ Eserlerin öyküsü mü?- Evet. Yani sadece “sözü hoşuma gitti, müziği hoşuma gitti, dinleyeyim” denmesin istiyoruz. Öyküsünü bilince bir eseri dinlemek çok daha farklı etki bırakıyor insan üzerinde.◊ Gençlerden umduğunuz ilgiyi görüyor musunuz?- Evet, fazlasıyla. Birçok genç seminer sonrası yanımıza gelip teşekkür etti. Bu seminere katılmadan önce enstrümanları tanımayan, neye “kaval”, tambura “bağlama”, bendire “darbuka” diyenler vardı. Sanmayın ki sadece klasik Türk müziğinden söz ediyorum. Batı müziği dinliyor ama batı müziği enstrümanlarını da bilmiyor çocuklar. İşin aslı enstrümanı bilmiyor, öylesine dinliyorlar. Seminerde şöyle bir güzel ayrıntı da var; Aylin Hanım önce neyi tanıtıyor, sonra ney üflüyor. Ardından aynı şekilde önce kanunu anlatıp sonra milyon ₺ verseler bile yapmayacağınız şey
Mozart müzik tarihinin en büyük dehalarından biri olarak kabul görmüş sanatçılardan biridir. Wolfgang Amadeus Mozart 1756 yılında doğmuş ve 1791’de vefat etmiştir. Klasik batı müziğinin en etkili bestekarlarından birisidir. Tüm dünyada saygıyla anılmaktadır. Mozart 35 yıllık kısacık ömründe tam 626 eser meydana getirmiş bir müzik dehasıdır. Maalesef ki ömrü hayatı boyunca hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Türk Marşı Rondo alla Turca ismindeki parçasından sizlere bahsetmek istedim. Birçoğunuz Mozart’ı keyifle dinlemiştir. Bir çoğunuz Rondo Alla Turca isimli parçasını da muhakkak dinlemiştir. Dersaneler, özel davetler, devletin karşılama törenleri gibi birçok yerde bu parça çalınmaktadır. Tanıdık geleceğine eminim. Peki Mozart’ın Türk Marşı’nı biz Türkler için bir beste yaptığını biliyor muydunuz? Mozart Osmanlı’nın yükselen devirlerinde yaşamış bir sanatçıdır. O zamanlardaki Osmanlı hayranlığı Mozart’a da yansımıştır. Bu hayranlığınıda o yıllarda bestelediği Türk Marşı ile dile getirmiştir. Mehter Marşı’ndaki ritimden esinlenen Mozart “Ronda alla Turca” isimli Türk Marşı eserini bestelemiştir. Bu beste halen devletimizin özel davetlerinde ve ülke tanıtımlarında kullanılmaktadır. Eminim ki parçayı duymuşsunuzdur. Hatta çok tanıdık gelecektir. Türk Marşını Rondo alla Turca dinlemek için
mozart ın türk marşı sözleri