Kağan eline kitabı alır ve bir bölüm seçer. Elçi : “Biz bu kitabı mekke ve çevresine gönderdik!” Kağan: “Ulan kendi kitabınız bile bu kitabı mekkelilere gönderdik diyor sen hangi akılla bizi bu dine davet ediyorsun!” Kağan hiddetlenerek kılıcını kınından çıkararak ve PAAAT..! elçinin kellesi top gibi yere 14Andolsun, biz, Nûh’u kendi kavmine peygamber olarak gönderdik. O da dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Neticede onlar zulümlerini sürdürürlerken tûfan kendilerini yakalayıverdi. 15. Biz de onu (Nûh’u) ve gemide bulunanları kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret kıldık. 16.İbrahim’i de peygamber olarak (Al-i İmran Suresi, 33-34) ve “Andolsun, Biz Nuh'u ve İbrahim'i (elçi olarak) gönderdik, peygamberliği ve kitabı onların soylarında kıldık.” (Hadid Suresi, 26) ayetleriyle de bildirildiği üzere, tarih boyunca gönderilen peygamberler Allah’ın alemler üzerine seçtiği tek ve ortak bir soydan gelmişlerdir. Peygamberimiz Hz. Bizseni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. (25/56) (De ki:) "Ben ancak bu şehrin Rabbine ibadet etmekle emrolundum ki O burasını kutlu ve saygıdeğer kıldı. herşey O'nundur. Ve Müslümanlardan olmakla emrolundum." "Ve Kur'an'ı okumakla da (emrolundum). Fulltext of "Mekki Surelerde Mü'min Kimliğinin Oluşumu Ve Gayrimüslimlerle İlişkileri Sami Kilinçli" See other formats Fast Money. Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ 1- Ha, Mim. 43-Zuhruf 1 حٰمٓۜ Ha, Mim. -1 2- Mübin apaçık olan Kitab'a andolsun. 43-Zuhruf 2 وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ Mübin apaçık olan Kitab'a andolsun. -2 3- Biz akledip-anlayasınız diye onu arapça bir Kur'an kıldık. 43-Zuhruf 3 اِنَّا جَعَلْنَاهُ قُرْءٰناً عَرَبِياًّ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَۚ Biz akledip-anlayasınız diye onu arapça bir Kur'an kıldık. -3 4- Gerçekten o Kur'an, Bizim katımızda bulunan Ana Kitab'tadır Levh-i Mahfuz'dadır. Çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. 43-Zuhruf 4 وَاِنَّهُ ف۪ٓي اُمِّ الْكِتَابِ لَدَيْنَا لَعَلِيٌّ حَك۪يمٌۜ Gerçekten o Kur'an, Bizim katımızda bulunan Ana Kitab'tadır Levh-i Mahfuz'dadır. Çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. -4 5- Siz ayetleri inkar edip haddi aşan bir kavim oldunuz-olacaksınız diye şimdi o zikri Kur'an ile uyarmayı sizden uzaklaştırıp-vaz mı geçelim? 43-Zuhruf 5 اَفَنَضْرِبُ عَنْكُمُ الذِّكْرَ صَفْحاً اَنْ كُنْتُمْ قَوْماً مُسْرِف۪ينَ Siz ayetleri inkar edip haddi aşan bir kavim oldunuz-olacaksınız diye şimdi o zikri Kur'an ile uyarmayı sizden uzaklaştırıp-vaz mı geçelim? -5 6- Biz sizden öncekilere nice peygamberler göndermiştik. 43-Zuhruf 6 وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ Biz sizden öncekilere nice peygamberler göndermiştik. -6 7- Onlara bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onunla alay ederlerdi. 43-Zuhruf 7 وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ Onlara bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onunla alay ederlerdi. -7 8- Bu yüzden Biz de kuvvet bakımından bunlardan çok daha şiddetli olanları helak ettik. Öncekilerin misali Kur'an'da geçmiştir. 43-Zuhruf 8 فَاَهْلَكْـنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشاً وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ Bu yüzden Biz de kuvvet bakımından bunlardan çok daha şiddetli olanları helak ettik. Öncekilerin misali Kur'an'da geçmiştir. -8 9- Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Onları Aziz üstün ve güçlü olan, Alim herşeyi hakkıyle bilen Allah yarattı" derler. 43-Zuhruf 9 وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ خَلَقَهُنَّ الْعَز۪يزُ الْعَل۪يمُۙ Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Onları Aziz üstün ve güçlü olan, Alim herşeyi hakkıyle bilen Allah yarattı" derler. -9 10- O ki yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru gidesiniz diye onda size birtakım yollar var etti. 43-Zuhruf 10 اَلَّذ۪ي جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ مَهْداً وَجَعَلَ لَكُمْ ف۪يهَا سُبُلاً لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَۚ O ki yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru gidesiniz diye onda size birtakım yollar var etti. -10 11- Gökten belli bir miktar su indiren O'dur. Onunla ölü bir beldeyi dirilttik, siz de böyle diriltilip çıkarılacaksınız. 43-Zuhruf 11 وَالَّذ۪ي نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍۚ فَاَنْشَرْنَا بِه۪ بَلْدَةً مَيْتاًۚ كَذٰلِكَ تُخْرَجُونَ Gökten belli bir miktar su indiren O'dur. Onunla ölü bir beldeyi dirilttik, siz de böyle diriltilip çıkarılacaksınız. -11 12- O, bütün çiftleri yarattı. Sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. 43-Zuhruf 12 وَالَّذ۪ي خَلَقَ الْاَزْوَاجَ كُلَّهَا وَجَعَلَ لَكُمْ مِنَ الْفُلْكِ وَالْاَنْعَامِ مَا تَرْكَبُونَۙ O, bütün çiftleri yarattı. Sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. -12 13- Onların sırtlarına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman Rabbinizin nimetini zikredip-anarak şöyle diyesiniz "Bunları bize müsahhar emre ve hizmete uygun kılan Allah sübhandır münezzehtir-yücedir. Yoksa biz buna güç yetiremezdik." 43-Zuhruf 13 لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ اِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَۙ Onların sırtlarına binip üzerlerine yerleştiğiniz zaman Rabbinizin nimetini zikredip-anarak şöyle diyesiniz "Bunları bize müsahhar emre ve hizmete uygun kılan Allah sübhandır münezzehtir-yücedir. Yoksa biz buna güç yetiremezdik." -13 14- Biz elbette Rabbimize döneceğiz. 43-Zuhruf 14 وَاِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا لَمُنْقَلِبُونَ Biz elbette Rabbimize döneceğiz. -14 15- Ama onlar Allah'ın kullarından bir kısmını O'nun bir parçası saydılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür. 43-Zuhruf 15 وَجَعَلُوا لَهُ مِنْ عِبَادِه۪ جُزْءاًۜ اِنَّ الْاِنْسَانَ لَكَفُورٌ مُب۪ينٌۜ Ama onlar Allah'ın kullarından bir kısmını O'nun bir parçası saydılar. İnsan gerçekten apaçık bir nankördür. -15 16- Yoksa Allah yarattıklarından kızları Kendine edindi de, erkekleri size mi ayırıp-bıraktı? 43-Zuhruf 16 اَمِ اتَّخَذَ مِمَّا يَخْلُقُ بَنَاتٍ وَاَصْفٰيكُمْ بِالْبَن۪ينَ۟ Yoksa Allah yarattıklarından kızları Kendine edindi de, erkekleri size mi ayırıp-bıraktı? -16 17- Oysa onlardan biri Rahman'a isnad ettiği kız evladla müjdelendiği zaman nedense kahrından yüzü simsiyah kesilmiş olarak öfkesinden yutkundukça yutkunuyor. 43-Zuhruf 17 وَاِذَا بُشِّرَ اَحَدُهُمْ بِمَا ضَرَبَ لِلرَّحْمٰنِ مَثَلاً ظَلَّ وَجْهُهُ مُسْوَداًّ وَهُوَ كَظ۪يمٌ Oysa onlardan biri Rahman'a isnad ettiği kız evladla müjdelendiği zaman nedense kahrından yüzü simsiyah kesilmiş olarak öfkesinden yutkundukça yutkunuyor. -17 18- Onlar zinet-süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayanı mı Allah'a yakıştırıyorlar? 43-Zuhruf 18 اَوَمَنْ يُنَشَّؤُ۬ا فِي الْحِلْيَةِ وَهُوَ فِي الْخِصَامِ غَيْرُ مُب۪ينٍ Onlar zinet-süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayanı mı Allah'a yakıştırıyorlar? -18 19- Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi olarak tanımladılar. Kendileri onların yaratılışlarına şahid miydiler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve bundan dolayı sorguya çekileceklerdir. 43-Zuhruf 19 وَجَعَلُوا الْمَلٰٓئِكَةَ الَّذ۪ينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمٰنِ اِنَاثاًۜ اَشَهِدُوا خَلْقَهُمْۜ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْـَٔلُونَ Onlar Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi olarak tanımladılar. Kendileri onların yaratılışlarına şahid miydiler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve bundan dolayı sorguya çekileceklerdir. -19 20- Dediler ki "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." Onların bu hususta hakka dayalı hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zan ve tahminle yalan söylemektedirler'. 43-Zuhruf 20 وَقَالُوا لَوْ شَٓاءَ الرَّحْمٰنُ مَا عَبَدْنَاهُمْۜ مَا لَهُمْ بِذٰلِكَ مِنْ عِلْمٍۗ اِنْ هُمْ اِلَّا يَخْرُصُونَۜ Dediler ki "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." Onların bu hususta hakka dayalı hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zan ve tahminle yalan söylemektedirler'. -20 21- Yoksa Biz onlara bundan Kur'an'dan önce bir Kitab verdik de, onlar ona mı sarılıp-tutunuyorlar? 43-Zuhruf 21 اَمْ اٰتَيْنَاهُمْ كِتَاباً مِنْ قَبْلِه۪ فَهُمْ بِه۪ مُسْتَمْسِكُونَ Yoksa Biz onlara bundan Kur'an'dan önce bir Kitab verdik de, onlar ona mı sarılıp-tutunuyorlar? -21 22- Hayır, onlar sadece "Gerçek şu ki biz atalarımızı bir ümmet-din üzerinde bulduk ve biz de onların bu izleri yolları üstünde gidiyoruz" dediler. 43-Zuhruf 22 بَلْ قَالُٓوا اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ Hayır, onlar sadece "Gerçek şu ki biz atalarımızı bir ümmet-din üzerinde bulduk ve biz de onların bu izleri yolları üstünde gidiyoruz" dediler. -22 23- İşte onlar böyledir. Senden önce de hangi memlekete bir peygamber göndermişsek mutlaka onun refah içinde şımarıp-azanları "Gerçek şu ki biz atalarımızı bir ümmet-din üzerinde bulduk ve biz onların izlerine yollarına uyanlarız" demişlerdir. 43-Zuhruf 23 وَكَذٰلِكَ مَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ ف۪ي قَرْيَةٍ مِنْ نَذ۪يرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا عَلٰٓى اُمَّةٍ وَاِنَّا عَلٰٓى اٰثَارِهِمْ مُقْتَدُونَ İşte onlar böyledir. Senden önce de hangi memlekete bir peygamber göndermişsek mutlaka onun refah içinde şımarıp-azanları "Gerçek şu ki biz atalarımızı bir ümmet-din üzerinde bulduk ve biz onların izlerine yollarına uyanlarız" demişlerdir. -23 24- Peygamberleri onlara "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsamda mı uymazsınız?" deyince onlar "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar ediyoruz" demişlerdir. 43-Zuhruf 24 قَالَ اَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِاَهْدٰى مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ اٰبَٓاءَكُمْۜ قَالُٓوا اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِه۪ كَافِرُونَ Peygamberleri onlara "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğrusunu getirmiş olsamda mı uymazsınız?" deyince onlar "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeyi inkar ediyoruz" demişlerdir. -24 25- Biz de onlardan intikam aldık. İşte bir bak, ayetlerimizi yalanlayanların sonu-akibeti nasıl oldu? 43-Zuhruf 25 فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّب۪ينَ۟ Biz de onlardan intikam aldık. İşte bir bak, ayetlerimizi yalanlayanların sonu-akibeti nasıl oldu? -25 26- Hani İbrahim babasına ve kavmine demişti ki "Gerçekten ben sizin tapmakta olduklarınızdan uzağım." 43-Zuhruf 26 وَاِذْ قَالَ اِبْرٰه۪يمُ لِاَب۪يهِ وَقَوْمِه۪ٓ اِنَّن۪ي بَرَٓاءٌ مِمَّا تَعْبُدُونَۙ Hani İbrahim babasına ve kavmine demişti ki "Gerçekten ben sizin tapmakta olduklarınızdan uzağım." -26 27- Ancak beni yaratan hariç. O beni hidayete doğru yola yöneltip-iletecektir. 43-Zuhruf 27 اِلَّا الَّذ۪ي فَطَرَن۪ي فَاِنَّهُ سَيَهْد۪ينِ Ancak beni yaratan hariç. O beni hidayete doğru yola yöneltip-iletecektir. -27 28- Allah bunu bu tevhidi yaklaşımı ondan sonra gelecek olanlar arasında baki-kalıcı bir kelime kıldı ki, onlar da böylece doğru yola dönsünler. 43-Zuhruf 28 وَجَعَلَهَا كَلِمَةً بَاقِيَةً ف۪ي عَقِبِه۪ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ Allah bunu bu tevhidi yaklaşımı ondan sonra gelecek olanlar arasında baki-kalıcı bir kelime kıldı ki, onlar da böylece doğru yola dönsünler. -28 29- Hayır onlara zulmedilmedi. Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayıcı bir resul gelinceye kadar metalandırıp-geçindirdim. 43-Zuhruf 29 بَلْ مَتَّعْتُ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ وَاٰبَٓاءَهُمْ حَتّٰى جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ وَرَسُولٌ مُب۪ينٌ Hayır onlara zulmedilmedi. Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayıcı bir resul gelinceye kadar metalandırıp-geçindirdim. -29 30- Ancak kendilerine hak gelince "Bu bir sihirdir, doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler. 43-Zuhruf 30 وَلَمَّا جَٓاءَهُمُ الْحَقُّ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ وَاِنَّا بِه۪ كَافِرُونَ Ancak kendilerine hak gelince "Bu bir sihirdir, doğrusu biz onu inkar ediyoruz" dediler. -30 31- Ve dediler ki "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" 43-Zuhruf 31 وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هٰذَا الْقُرْاٰنُ عَلٰى رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظ۪يمٍ Ve dediler ki "Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" -31 32- Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Kendilerini senden zengin görenler bilsinler ki dünya hayatında onların maişetlerini-geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık ve birbirlerine iş gördürmeleri için malca bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle üstün kıldık. Ancak senin Rabbinin sana olan bu rahmeti, onların toplayıp-yığmakta olduklarından daha hayırlıdır. 43-Zuhruf 32 اَهُمْ يَقْسِمُونَ رَحْمَتَ رَبِّكَۜ نَحْنُ قَسَمْنَا بَيْنَهُمْ مَع۪يشَتَهُمْ فِي الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَرَفَعْنَا بَعْضَهُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَتَّخِذَ بَعْضُهُمْ بَعْضاً سُخْرِياًّۜ وَرَحْمَتُ رَبِّكَ خَيْرٌ مِمَّا يَجْمَعُونَ Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Kendilerini senden zengin görenler bilsinler ki dünya hayatında onların maişetlerini-geçimliklerini aralarında Biz paylaştırdık ve birbirlerine iş gördürmeleri için malca bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle üstün kıldık. Ancak senin Rabbinin sana olan bu rahmeti, onların toplayıp-yığmakta olduklarından daha hayırlıdır. -32 33- Eğer insanlar heveslenecekleri refahla azıp, küfürde tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı inkar edenlerin hepsinin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde yükselecekleri yollar-merdivenler yapardık. 43-Zuhruf 33 وَلَوْلَٓا اَنْ يَكُونَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمٰنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفاً مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَۙ Eğer insanlar heveslenecekleri refahla azıp, küfürde tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı inkar edenlerin hepsinin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde yükselecekleri yollar-merdivenler yapardık. -33 34- Evlerine görkemli kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları bambaşka koltuklar. 43-Zuhruf 34 وَلِبُيُوتِهِمْ اَبْوَاباً وَسُرُراً عَلَيْهَا يَتَّكِؤُ۫نَۙ Evlerine görkemli kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları bambaşka koltuklar. -34 35- Ve daha nice çekici süsler-mücevherler verirdik. Bütün bunlar sadece dünya hayatının metaıdır geçici yararıdır. Ahiret ise Rabbinin katında muttakiler korkup-sakınanlar içindir. 43-Zuhruf 35 وَزُخْرُفاًۜ وَاِنْ كُلُّ ذٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۜ وَالْاٰخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّق۪ينَ۟ Ve daha nice çekici süsler-mücevherler verirdik. Bütün bunlar sadece dünya hayatının metaıdır geçici yararıdır. Ahiret ise Rabbinin katında muttakiler korkup-sakınanlar içindir. -35 36- Kim Rahman'ın zikrini yüz çevirip görmezlikten gelirse, Biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu şeytan onun yakın bir dostu olur. 43-Zuhruf 36 وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَاناً فَهُوَ لَهُ قَر۪ينٌ Kim Rahman'ın zikrini yüz çevirip görmezlikten gelirse, Biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu şeytan onun yakın bir dostu olur. -36 37- Gerçekten bunlar bu şeytanlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar. Onlar ise kendilerinin hidayette doğru yolda olduklarını sanırlar. 43-Zuhruf 37 وَاِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ Gerçekten bunlar bu şeytanlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar. Onlar ise kendilerinin hidayette doğru yolda olduklarını sanırlar. -37 38- Sonunda Bize geldiği zaman şeytanına der ki "Keşke benimle senin aranda iki doğu arası uzaklığı olsaydı. Meğer sen ne kötü bir yakın-dost muşsun." 43-Zuhruf 38 حَتّٰٓى اِذَا جَٓاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْن۪ي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَر۪ينُ Sonunda Bize geldiği zaman şeytanına der ki "Keşke benimle senin aranda iki doğu arası uzaklığı olsaydı. Meğer sen ne kötü bir yakın-dost muşsun." -38 39- Onlara, bu pişmanlığınız "Bugün size hiçbir yarar sağlamaz. Çünkü siz zulmettiniz. Şüphesiz siz azabda da ortaksınız" denilir. 43-Zuhruf 39 وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ اِذْ ظَلَمْتُمْ اَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ Onlara, bu pişmanlığınız "Bugün size hiçbir yarar sağlamaz. Çünkü siz zulmettiniz. Şüphesiz siz azabda da ortaksınız" denilir. -39 40- Ey Resulüm yoksa sağır olanlara sen mi işittireceksin veya hakka karşı kör olanı ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı sen mi hidayete doğru yola erdireceksin. 43-Zuhruf 40 اَفَاَنْتَ تُسْمِــعُ الصُّمَّ اَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ Ey Resulüm yoksa sağır olanlara sen mi işittireceksin veya hakka karşı kör olanı ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı sen mi hidayete doğru yola erdireceksin. -40 41- Eğer Biz seni alıp-götürsek bile mutlaka onlardan intikam alırız. 43-Zuhruf 41 فَاِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَاِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَۙ Eğer Biz seni alıp-götürsek bile mutlaka onlardan intikam alırız. -41 42- Ya da onlara vaadettiğimiz şeyi sana gösteririz. Biz elbette ki onların üstünde güç yetirenleriz. 43-Zuhruf 42 اَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذ۪ي وَعَدْنَاهُمْ فَاِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ Ya da onlara vaadettiğimiz şeyi sana gösteririz. Biz elbette ki onların üstünde güç yetirenleriz. -42 43- Ey Muhammed, sana vahyedilene sımsıkı-tutun. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin. 43-Zuhruf 43 فَاسْتَمْسِكْ بِالَّـذ۪ٓي اُو۫حِيَ اِلَيْكَۚ اِنَّكَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍ Ey Muhammed, sana vahyedilene sımsıkı-tutun. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin. -43 44- Muhakkak ki bu Kur'an, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz ondan sorulacak-sorumlu tutulacaksınız. 43-Zuhruf 44 وَاِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَۚ وَسَوْفَ تُسْـَٔلُونَ Muhakkak ki bu Kur'an, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz ondan sorulacak-sorumlu tutulacaksınız. -44 45- Senden önce gönderdiğimiz resullerimizden duyup-bilenlere sor. Biz, Rahman'ın dışında tapılacak ilahlar kılmış mıyız? 43-Zuhruf 45 وَسْـَٔلْ مَنْ اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَاۗ اَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمٰنِ اٰلِهَةً يُعْبَدُونَ۟ Senden önce gönderdiğimiz resullerimizden duyup-bilenlere sor. Biz, Rahman'ın dışında tapılacak ilahlar kılmış mıyız? -45 46- Andolsun ki Biz Musa'yı Firavun'a ve onun 'önde gelen çevresine' ayetlerimizle gönderdik. Onlara "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin resulüyüm-elçisiyim" dedi. 43-Zuhruf 46 وَلَقَدْ اَرْسَلْنَا مُوسٰى بِاٰيَاتِنَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ وَمَلَا۬ئِه۪ فَقَالَ اِنّ۪ي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ Andolsun ki Biz Musa'yı Firavun'a ve onun 'önde gelen çevresine' ayetlerimizle gönderdik. Onlara "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin resulüyüm-elçisiyim" dedi. -46 47- Fakat Musa onlara ayetlerimizle geldiği zaman gördü ki onlar bunlara ayetlerimize gülüp-alay ediyorlar. 43-Zuhruf 47 فَلَمَّا جَٓاءَهُمْ بِاٰيَاتِنَٓا اِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ Fakat Musa onlara ayetlerimizle geldiği zaman gördü ki onlar bunlara ayetlerimize gülüp-alay ediyorlar. -47 48- Oysa Biz onlara biri diğerinden büyük olmayan hiçbir ayet mucize göstermedik. Anlayıp-inkardan hakka dönerler diye Biz onları kıtlık, tufan, çekirge gibi türlü azabla yakalayıverdik. 43-Zuhruf 48 وَمَا نُر۪يهِمْ مِنْ اٰيَةٍ اِلَّا هِيَ اَكْبَرُ مِنْ اُخْتِهَاۘ وَاَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ Oysa Biz onlara biri diğerinden büyük olmayan hiçbir ayet mucize göstermedik. Anlayıp-inkardan hakka dönerler diye Biz onları kıtlık, tufan, çekirge gibi türlü azabla yakalayıverdik. -48 49- Ve onlar ilk azabımızı görünce dediler ki "Ey sihirbaz. Sende olan ahdi sana verdiği söz adına bizim için Rabbine dua et bu azabı kaldırsın ki, biz gerçekten hidayete doğru yola gelenler olacağız." 43-Zuhruf 49 وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ اِنَّـنَا لَمُهْتَدُونَ Ve onlar ilk azabımızı görünce dediler ki "Ey sihirbaz. Sende olan ahdi sana verdiği söz adına bizim için Rabbine dua et bu azabı kaldırsın ki, biz gerçekten hidayete doğru yola gelenler olacağız." -49 50- Fakat onlardan azabı kaldırıp-giderince görüldü ki onlar hemen sözlerinden dönüp andlarını bozuyorlar. 43-Zuhruf 50 فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ اِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ Fakat onlardan azabı kaldırıp-giderince görüldü ki onlar hemen sözlerinden dönüp andlarını bozuyorlar. -50 51- Firavun kendi kavmi içinde seslenerek dedi ki "Ey kavmim. Mısır'ın mülkü ve altımdan akmakta olan bu ırmaklar benim değil mi? Hala mı görmüyorsunuz?" 43-Zuhruf 51 وَنَادٰى فِرْعَوْنُ ف۪ي قَوْمِه۪ قَالَ يَا قَوْمِ اَلَيْسَ ل۪ي مُلْكُ مِصْرَ وَهٰذِهِ الْاَنْهَارُ تَجْر۪ي مِنْ تَحْت۪يۚ اَفَلَا تُبْصِرُونَۜ Firavun kendi kavmi içinde seslenerek dedi ki "Ey kavmim. Mısır'ın mülkü ve altımdan akmakta olan bu ırmaklar benim değil mi? Hala mı görmüyorsunuz?" -51 52- Yoksa ben, neredeyse söz ve meramını anlatamayacak durumda bulunan şu acizden zavallı adamdan daha hayırlı değil miyim? 43-Zuhruf 52 اَمْ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْ هٰذَا الَّذ۪ي هُوَ مَه۪ينٌ وَلَا يَكَادُ يُب۪ينُ Yoksa ben, neredeyse söz ve meramını anlatamayacak durumda bulunan şu acizden zavallı adamdan daha hayırlı değil miyim? -52 53- Eğer o doğru söylüyorsa üzerine altından bilezikler atılıp-verilmeli, ya da kendisiyle beraber yardımcı melekler gelmeli değil miydi? 43-Zuhruf 53 فَلَوْلَٓا اُلْقِيَ عَلَيْهِ اَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ اَوْ جَٓاءَ مَعَهُ الْمَلٰٓئِكَةُ مُقْتَرِن۪ينَ Eğer o doğru söylüyorsa üzerine altından bilezikler atılıp-verilmeli, ya da kendisiyle beraber yardımcı melekler gelmeli değil miydi? -53 54- Firavun böylece kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Gerçekten onlar fasık yoldan çıkmış bir kavimdi. 43-Zuhruf 54 فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَاَطَاعُوهُۜ اِنَّهُمْ كَانُوا قَوْماً فَاسِق۪ينَ Firavun böylece kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler. Gerçekten onlar fasık yoldan çıkmış bir kavimdi. -54 55- Sonunda Bizi Bizimle olan kullarımızı eseflendirip-üzünce onlardan intikam aldık, hepsini suda-boğduk. 43-Zuhruf 55 فَلَمَّٓا اٰسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَاَغْرَقْنَاهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ Sonunda Bizi Bizimle olan kullarımızı eseflendirip-üzünce onlardan intikam aldık, hepsini suda-boğduk. -55 56- Böylece onları sonradan aynı küfür yolunda gelecekler için bir selef bir geçmiş ve ibret misali kıldık. 43-Zuhruf 56 فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفاً وَمَثَلاً لِلْاٰخِر۪ينَ۟ Böylece onları sonradan aynı küfür yolunda gelecekler için bir selef bir geçmiş ve ibret misali kıldık. -56 57- Meryem oğlu İsa bir misal olarak anlatılınca senin kavmin hemen ondan bir delil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar. 43-Zuhruf 57 وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلاً اِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ Meryem oğlu İsa bir misal olarak anlatılınca senin kavmin hemen ondan bir delil bulduklarını sanarak bağrışmaya başladılar. -57 58- Dediler ki "Bizim ilahlarımız mı hayırlı yoksa o mu?" Bunu bu misali sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Hayır, onlar düşman-kavgacı bir kavimdir. 43-Zuhruf 58 وَقَالُٓوا ءَاٰلِهَتُنَا خَيْرٌ اَمْ هُوَۜ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ اِلَّا جَدَلاًۜ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ Dediler ki "Bizim ilahlarımız mı hayırlı yoksa o mu?" Bunu bu misali sırf seninle tartışmak için ortaya attılar. Hayır, onlar düşman-kavgacı bir kavimdir. -58 59- O sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. 43-Zuhruf 59 اِنْ هُوَ اِلَّا عَبْدٌ اَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلاً لِبَن۪ٓي اِسْرَٓائ۪ـلَۜ O sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur. -59 60- Eğer Biz dilemiş olsaydık elbette sizden melekler kılardık da, yeryüzünde sizin yerinize geçer halef olurlardı. 43-Zuhruf 60 وَلَوْ نَشَٓاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلٰٓئِكَةً فِي الْاَرْضِ يَخْلُفُونَ Eğer Biz dilemiş olsaydık elbette sizden melekler kılardık da, yeryüzünde sizin yerinize geçer halef olurlardı. -60 61- Hiç şüphesiz o, kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse onda sakın kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru olan yol budur. 43-Zuhruf 61 وَاِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ Hiç şüphesiz o, kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse onda sakın kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru olan yol budur. -61 62- Şeytan sakın sizi bundan alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için apaçık bir düşmandır. 43-Zuhruf 62 وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُۚ اِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُب۪ينٌ Şeytan sakın sizi bundan alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için apaçık bir düşmandır. -62 63- İsa açık belgelerle-delillerle geldiği zaman dedi ki "Ben size hikmetle ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için geldim. Artık Allah'dan korkup-sakının ve bana itaat edin." 43-Zuhruf 63 وَلَمَّا جَٓاءَ ع۪يسٰى بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِاُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذ۪ي تَخْتَلِفُونَ ف۪يهِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُونِ İsa açık belgelerle-delillerle geldiği zaman dedi ki "Ben size hikmetle ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için geldim. Artık Allah'dan korkup-sakının ve bana itaat edin." -63 64- Şüphesiz ki Allah, O benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru olan yol budur. 43-Zuhruf 64 اِنَّ اللّٰهَ هُوَ رَبّ۪ي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُۜ هٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَق۪يمٌ Şüphesiz ki Allah, O benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk edin. Dosdoğru olan yol budur. -64 65- Fakat içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştüler. Artık elim-acıklı bir günün azabından dolayı vay o zulmetmiş olanlara. 43-Zuhruf 65 فَاخْتَلَفَ الْاَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْۚ فَوَيْلٌ لِلَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ اَل۪يمٍ Fakat içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştüler. Artık elim-acıklı bir günün azabından dolayı vay o zulmetmiş olanlara. -65 66- Onlar hiç farkında değillerken kendilerine ansızın geliverecek olan kıyamet saatinden başkasını mı bekliyorlar? 43-Zuhruf 66 هَلْ يَنْظُرُونَ اِلَّا السَّاعَةَ اَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ Onlar hiç farkında değillerken kendilerine ansızın geliverecek olan kıyamet saatinden başkasını mı bekliyorlar? -66 67- O gün muttakiler korkup-sakınanlar dışında dostlar birbirlerine bir kısmı, bir kısmına düşman olurlar. 43-Zuhruf 67 اَلْاَخِلَّٓاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ اِلَّا الْمُتَّق۪ينَۜ‌۟ O gün muttakiler korkup-sakınanlar dışında dostlar birbirlerine bir kısmı, bir kısmına düşman olurlar. -67 68- Allah sakınanlara buyurur ki "Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz hüzne kapılacak da değilsiniz." 43-Zuhruf 68 يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَٓا اَنْتُمْ تَحْزَنُونَۚ Allah sakınanlara buyurur ki "Ey kullarım, bugün size korku yoktur ve siz hüzne kapılacak da değilsiniz." -68 69- Onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır. 43-Zuhruf 69 اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاٰيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِم۪ينَۚ Onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve müslüman olanlardır. -69 70- Siz ve eşleriniz cennete girin, 'sevinç içinde ağırlanacaksınız.' 43-Zuhruf 70 اُدْخُلُوا الْجَنَّةَ اَنْتُمْ وَاَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ Siz ve eşleriniz cennete girin, 'sevinç içinde ağırlanacaksınız.' -70 71- Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin görmekten hoşlandığı lezzet aldığı her şey vardır. Ve siz orada ebedi kalacak olanlarsınız." 43-Zuhruf 71 يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَاَكْوَابٍۚ وَف۪يهَا مَا تَشْتَه۪يهِ الْاَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْاَعْيُنُۚ وَاَنْتُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَۚ Onların etrafında altın tepsiler ve kadehlerle dolaşılır. Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin görmekten hoşlandığı lezzet aldığı her şey vardır. Ve siz orada ebedi kalacak olanlarsınız." -71 72- İşte yaptıklarınız sebebiyle varis olduğunuz cennet budur. 43-Zuhruf 72 وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّت۪ٓي اُو۫رِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ İşte yaptıklarınız sebebiyle varis olduğunuz cennet budur. -72 73- Orada sizin için birçok meyveler vardır, onlardan yersiniz. 43-Zuhruf 73 لَكُمْ ف۪يهَا فَاكِهَةٌ كَث۪يرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ Orada sizin için birçok meyveler vardır, onlardan yersiniz. -73 74- Muhakkak ki mücrimler suçlu-günahkarlar, cehennem azabı içinde ebedi kalacak olanlardır. 43-Zuhruf 74 اِنَّ الْمُجْرِم۪ينَ ف۪ي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَۚ Muhakkak ki mücrimler suçlu-günahkarlar, cehennem azabı içinde ebedi kalacak olanlardır. -74 75- Onlardan azab hafifletilmez ve onlar da onun azabın içinde umudlarını tamamen kaybetmiş kimselerdir. 43-Zuhruf 75 لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ ف۪يهِ مُبْلِسُونَۚ Onlardan azab hafifletilmez ve onlar da onun azabın içinde umudlarını tamamen kaybetmiş kimselerdir. -75 76- Biz onlara zulmetmedik fakat onların kendileri zalimlerdir. 43-Zuhruf 76 وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِم۪ينَ Biz onlara zulmetmedik fakat onların kendileri zalimlerdir. -76 77- Cehennem bekçisine "Ey malik, Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O da "Gerçekten siz bu durumda kalacak olanlarsınız" dedi. 43-Zuhruf 77 وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَۜ قَالَ اِنَّكُمْ مَاكِثُونَ Cehennem bekçisine "Ey malik, Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O da "Gerçekten siz bu durumda kalacak olanlarsınız" dedi. -77 78- Andolsun ki Biz size hakkı getirdik fakat sizin bir çoğunuz hakkı kerih-çirkin görenlerdiniz". 43-Zuhruf 78 لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ Andolsun ki Biz size hakkı getirdik fakat sizin bir çoğunuz hakkı kerih-çirkin görenlerdiniz". -78 79- Yoksa onlar kendilerince karar verip-işi sağlam mı tuttular? Fakat Biz de işimizi ve kararımızı sağlam tutanlarız. 43-Zuhruf 79 اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً فَاِنَّا مُبْرِمُونَۚ Yoksa onlar kendilerince karar verip-işi sağlam mı tuttular? Fakat Biz de işimizi ve kararımızı sağlam tutanlarız. -79 80- Yoksa onlar Bizim kendilerinin sırlarını ve fısıltılarını-gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır işitiyoruz ve onların yanlarındaki elçilerimiz de her şeyi yazıyorlar. 43-Zuhruf 80 اَمْ يَحْسَبُونَ اَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوٰيهُمْۜ بَلٰى وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ Yoksa onlar Bizim kendilerinin sırlarını ve fısıltılarını-gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır işitiyoruz ve onların yanlarındaki elçilerimiz de her şeyi yazıyorlar. -80 81- De ki "Eğer Rahman'ın gerçekten bir çocuğu olsaydı, bu bir beşer değil İlah olacağı için ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum. 43-Zuhruf 81 قُلْ اِنْ كَانَ لِلرَّحْمٰنِ وَلَدٌۗ فَاَنَا۬ اَوَّلُ الْعَابِد۪ينَ De ki "Eğer Rahman'ın gerçekten bir çocuğu olsaydı, bu bir beşer değil İlah olacağı için ona kulluk edenlerin ilki ben olurdum. -81 82- Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah sübhandır onların vasıflandırmalarından münezzehtir-yücedir. 43-Zuhruf 82 سُبْحَانَ رَبِّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ Göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın da Rabbi olan Allah sübhandır onların vasıflandırmalarından münezzehtir-yücedir. -82 83- Artık sen onları bırak, kendilerine vaadedilen günlerine kavuşuncaya kadar oynayıp-oyalansınlar. 43-Zuhruf 83 فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتّٰى يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذ۪ي يُوعَدُونَ Artık sen onları bırak, kendilerine vaadedilen günlerine kavuşuncaya kadar oynayıp-oyalansınlar. -83 84- Göklerde ilah ve yerde ilah olan O'dur. O Hakim'dir hüküm ve hikmet sahibidir, Alim'dir herşeyi hakkıyle bilendir. 43-Zuhruf 84 وَهُوَ الَّذ۪ي فِي السَّمَٓاءِ اِلٰهٌ وَفِي الْاَرْضِ اِلٰهٌۜ وَهُوَ الْحَك۪يمُ الْعَل۪يمُ Göklerde ilah ve yerde ilah olan O'dur. O Hakim'dir hüküm ve hikmet sahibidir, Alim'dir herşeyi hakkıyle bilendir. -84 85- Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisine ait olan Allah çok yücedir-mukaddestir. Kıyamet saatinin ilmi O'nun katındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz. 43-Zuhruf 85 وَتَبَارَكَ الَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَاۚ وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِۚ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisine ait olan Allah çok yücedir-mukaddestir. Kıyamet saatinin ilmi O'nun katındadır ve siz O'na döndürüleceksiniz. -85 86- O'nun dışında tapmakta oldukları şefaatte bulunmaya malik değildirler. Ancak hak ile şehadet edenler bunun dışındadır ve onlar kimlere şefaat edebileceklerini bilirler. 43-Zuhruf 86 وَلَا يَمْلِكُ الَّذ۪ينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ اِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ O'nun dışında tapmakta oldukları şefaatte bulunmaya malik değildirler. Ancak hak ile şehadet edenler bunun dışındadır ve onlar kimlere şefaat edebileceklerini bilirler. -86 87- Andolsun ki onlara "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olursan kesinlikle "Allah" derler. O halde haktan nasıl da çevrilip-döndürülüyorlar? 43-Zuhruf 87 وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَۙ Andolsun ki onlara "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olursan kesinlikle "Allah" derler. O halde haktan nasıl da çevrilip-döndürülüyorlar? -87 88- Onun Resulümün "Ya Rab" demesi hakkı için, onlar imana gelmez bir kavimdirler. 43-Zuhruf 88 وَق۪يلِه۪ يَا رَبِّ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَۢ Onun Resulümün "Ya Rab" demesi hakkı için, onlar imana gelmez bir kavimdirler. -88 89- Şimdi sen üzülmeksizin onlardan vazgeç onlara aldırma ve "Selam" de. Artık yakında bileceklerdir. 43-Zuhruf 89 فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌۜ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ Şimdi sen üzülmeksizin onlardan vazgeç onlara aldırma ve "Selam" de. Artık yakında bileceklerdir. -89 Kuran'ın sadece Arap kavmi için yazıldığını anlayan dinciler bunu örtbas etmek için bazı hileli savunmalar yapmaktadırlar. 1-Mekkenin Çevresi deyimini bütün dünyayı kapsıyormuş gibi göstermek 2-Kuran'daki insanlar kelimesini yeryüzündeki bütün insanlar olarak sunmaya yeltenmek 3-Kuran'daki alem kelimesini bütün yaratıklar anlamında kullanmaya çalışmak Bunlara değinmeden önce iki kavimsel ayet verelim Biz her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için onlara anlatabilmesini mümkün kılarız-İBRAHİM 4 KURAN Muhammet Arap kavminin diliyle Arap kavmine Kuran'ın dediğine göre sadece Muhammet ve Arap kavmi Kuran'dan kavimler değil. Kuran senin için ve kavmin için ve kavmin bundan sorumlu tutulacaksınız-Zuhruf 44 KURAN Bütün kavimler içindir demiyor,bütün kavimler ondan sorumludur demiyor. Kuran'ın tek kavme özel olduğunu anladıkları için bazı ayetlere yanlış anlamlar yükleyerek konuyu örtbas etmeye bunlara değineceğiz. MEKKENİN ÇEVRESİ BÜTÜN DÜNYA ANLAMINA GELİR Mİ? Bu kutsal mubarek ellerindekini şehriMekke ve çevresindekileri uyarman için indirdik-ENAM 92 KURAN Kuranı sana Arapça indirdikki ana kentmekke ve çevresini uyarabilesin-ŞURA 7 KURAN Şimdi bu ayetlere bakıp mekkenin çevresi bütün dünya ve bütün insanlıktır elbetteki açık bir çevre derken civarı dünyayı kastetmez. Pauçlarını çıkar Kutsal yerdesin,tuvadasın-TAHA 12 KURAN Ey musa bu ateş ve çevresindekiler mubarek kılındı-NEML 8 KURAN Eğer çevre demek bütün dünya demekse o zaman ateşin çevresindekiler kutsal kılındığına göre,bütün dünyadakiler kutsal kılındı mı diyecekler?Ateş ve çevresi kutsal olduğu için Musa papuçlarını çıkarmak ateşin çevresi bütün dünyaysa,Musa dünyanın her yerinde çıplak ayakla gezmek zorunda kalacaktır. Mescidi aksa ve çevresi mubarek kılınmıştır-İSRA 1 KURAN Çevre demek bütün dünya demekse o zaman;mescidin çevresi kutsal kılındı derken dünyanın her yeri kıtsal kılındımı demiş oluyor?Görünen o ki çevreden kasıt sadece kabenin çevresinde 7 defa dolaşmaktavaf bütün dünyanın etrafını 7 defa dolaşmak olmadığı gibi,mekkenin çevresi de,kudüsün çevreside,ateşin çevreside bütün dünya anlamındadır. Zaten Kuran Mekkenin Çevresini ARAPÇA KONUŞANLARLA SINIRLANDIRMIŞTIR Ayetler Mekke Civarı kelimesine Arapça konuşulan civar olması gibi bir ön koşulda Kuran ın Arapça inmesinin sebebini de MEKKE VE ÇEVRESİNDEKİLERİN ARAPÇA KONUŞANLARDAN İBARET OLMASINA bağlıyor. Kuranı sana Arapça indirdik ki,ana kentmekke ve çevresini uyarabilesin-ŞURA 7 KURAN Kent halkı ve çevresinde yaşayanlar Arap olan kimselerdirmin el Arabi-مِّنَ الأَعْرَابِ ve içlerinden bazıları münafıklık içindedir..Tevbe 101 KURAN Bundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptır-AHKAF 12 KURAN Aslında TEK ANA KENT YOK PEK ÇOK ANA KENT her kavmin bir ana kenti ve çevre kentleri Kudüs,Arapların Mekke ana kentin çevresi diğer ana kentin çevresi başlayınca sona her kavmin ana kentine ve çevresine ayrı bir peygamber gerekiyor Rabbin memleketlerin ana kentlerine peygamberler yollamadıkça o memleketleri helak etmez/sotumlu tutmaz-KASAS 59 KURAN Japon memleketinin ana merkezine,Tokyo'ya Japonca konuşan bir peygamber yollamışmı acaba?Japonlar mesajı Japon bir peygamberdenmi alıyorlar? Sen peygamberlerden kavimlerin her biri için ayrı bir yol göstericihidayetçi-peygamber vardır-RAD 7 KURAN Aslında anlatılmak istenen bir kavmin her şehrine değil sadece ana kentine peygamber kente yollanan peygamberin o kavmin çevre kentleri içinde yollanmış olacağıdır. Dileseydik elbetteki her beldeye ayrı bir peygamber yollardık-FURKAN 51 KURAN Ama hayır bunu yapmıyoruz kavmin sadece ana kentine peygamber yolluyoruz diyor. KURANDA İNSANLAR KELİMESİ BÜTÜN İNSANLIK ANLAMINA GELİYOR MU? Kuran bütün yeryüzü insanlarına gelmiştir diyebilmek için,Sebe 28 ayetini aşağıdaki gibi yanlış ancak bütün insanlar içinkaffeten li en nasi uyarıcı ve müjdeci olarak gönderdik.Sebe 28 KURAN 1-Bazı tefsirciler Sebe 28 ayetinin Arap kavminin bütün insanlarını kastettiğini kavimlerin insanlarını ayete evrensellik anlamı vermek;İbrahim 4,Fussilet 44,Zuhruf 44 gibi evrensellik karşıtı ayetleri çöpe atmış olmak yazının sonunda değineceğiz. 2-Bütün insanlar demek külli en nasi demektir,kaffeten li en nasi değil. 3-Kaffeten kelimesine bütünü anlamı verseniz bile,bütünü içindir diyebilmeniz için,Liiçindir harfi ceri kaffetenden önce cerler sadece kendinden sonraki ismin anlamına katkı için getirilirlerLi Allahi=Allah için,Li kavmi=kavim cerin kastetiği anlam kendinden önceki kelimeyi içine durumda kaffeten li en nasi değil,li kaffeten nasi demeliydiki bütün insanlar içindir anlamına kelimesinin 'içindir' anlamına dahil olabilmesi içinliiçindir harfi ceri kaffetenden önce sözü kaffetenden sonra geldiği için kaffeten kelimesine maledilemez. Bütün insanlar demek isteseydi külli en nasi derdi,kaffeten li en nasi demezdi. ...Musa asasıyla taşa vurunca sular fışkırdı ve bütün insanlarkülli en nasi o suyu içtiler-BAKARA 60 KURAN Şimdi bütün insanların o suyu içmesi,Çin'den Brezilyaya kadar bütün yeryüzü insanlarının o suyu içmesimi?Tabiki insanlardan kasıt Musa kavminden olan bütün insanlar dediğinde bile;bütün yeryüzü insanlarını kastetmeyen bir kitap var dedi ey Musa,seni istisnasız her bir insanın başınaala en nasi-عَلَى النَّاسِ yönetici olarak ve sözlerimle.Araf 144 KURAN Musa bütün yeryüzü insanlarının her birinin başınamı yönetici olarak getirilmiş? SORU=Kuran peygamberin gönderildiği insanlar dediği zaman;bütün kavimlerin bütün insanlarınımı kastediyor?Yoksa bir kavmin bütün insanlarınımı kastediyor? "kâffeten li en nâsi"ifadesi=Bunun "bütün insanlar" tarzında yorumlanması Arap dili kuralları açısından hale getirmek,cem insanlar sözüde o bölgedeki yerel insanları kastederZemahşeri,el Keşşaf Tefsiri-Sebe 28 pantolonu katlayıp iki paçasını bir araya toplamak fiilinede kaffeten halde ayeti yeniden yazalımSenin gönderilme amacınıgörevlerini toplayıp bir araya getirdikkaffeteninsanlar için uyarı ve müjde yapmaktan ibarettir.Sebe 28 Kuran Yani buradaki kaffeten kelimesiyle;toplam görevinin,yapacağı işin toplamının, anlatmak ve uyarmaktan ibaret olduğu söylenmiş ayetlerdeki gibiResül'ün görevi sadece tebliğmüjde ve uyarı yapmaktan ibarettir-Maide 99-KURAN....buna karşı peygamberlerin görevi,sadece açık seçik bir tebliğdenuyarı ve müjdedenibarettir-Nahl 35 KURANMuhammed kendi kavminin insanlarına bildirimde bulunarak görevini tamamlamıştırEğer yüz çevirirseniz; bilin ki ben, benimle gönderileni size tebliğ dilerse sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir...Hud 57 KURAN ***Peygamberin görevi kendi kavmiyle ve kendi diliyle sınırlıdır***Ve Baghawi tefsiri Sebe 28 konusuyla ilgili aşağıdaki bilgiyi veriyor" كان النبي يبعث إلى قومه خاصة وبعثت إلى الناس عامة "''Bir peygamber kendi kavmi için,kendi kavmine gönderilir ve bu ayet peygamberin kavminden olan insanlara yönelik yazılmıştır''Baghawi tefsiri,Sebe 28 ayeti durumda ayetin anlamı aşağıdaki gibi oluyorPeygamberi gönderme sebebimizin toplamı,kendi kavminden olan insanlarla konuşmak ve onlara uyarı yapmaktan ibarettir.Sebe 28-KURAN Aslında Baghawi burada İbrahim ve Zuhruf gönderme yapmış ayetler peygamberin görevini Arap kavmiyle ve Arap diliyle 4 bir ilke koyuyorkavmin diliyle peygamberin dili aynı olmalıdır,farklı halde bütün insanlar dediğinde bile,bir kavmin bütün insanlarını kastetmiş her peygamberi başka değil,sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmi için onlara anlatabilmesini mümkün kılarız.İbrahim 4 KURANMuhammed'de Arap kavminin diliyle Arap kavmine bunu Zuhruf 44'le karşılaştıralımKuran senin için ve kavmin için bir ve Kavmin ondan sorumlu tutlacaksınız.Zuhruf 44 KURANBütün kavimler içindir kavimler ondan sorumludur bütün yeryüzü insanlarını kastetme eğiliminde olsaydı Zuhruf 44 şimdiki gibi bütün kavimler içindir derdi,Kuran'dan bütün kavimler sorumludur derdi. Senide ataları uyarılmamış olan ve bu sebeple GAFLETbilgisizlik içinde kalmış o bir kavmi uyarman için gönderdik-Yasin 6 KURAN Bütün kavimleri uyarman için gönderdik demeyi unutmuş olmalı Zumer 27-28 ayetlerini okumak bile,insanlar derken;sadece anadili Arapça olan insanları kastettiğini anlamaya yetiyor. Biz bu Kuran'da insanlar için her türlü örneği verdik.Zumer 27-KURAN Ve bunu başka değil,pürüzsüz Arapça yaptık ki korunabilsinler-Zumer 28 KURAN Pürüzsüz Arapça olmasaydı hangi insanlar korunamayacaktı?Japon kavminin insanlarımı?Yoksa Arap kavminin insanlarımı?İnsanlar derken hangi insanları kastettiğini iyi anlayalım. Eğer onu Arapça bir Kuran kılmasaydık;'neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir Kuran olurmu hiç' diyeceklerdi-Fussilet 44 KURANO zaman Japon kavmininde Japonca inmeyen bir kitap için''neden dilimizde inmedi''deme hakları olana Japonca inmeyen kitap olurmu deme hakları dilde inen mesaja itiraz hakkı tanıyan bir karşıtı. ALEMBİLEN KELİMESİNİN SAPTIRILMASI VE İSTİSMARI Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemînâlemîne Merhametimizle seni alemlerden başkasına göndermedik-ENBİYA 107 KURAN İBN-İ ABBAS,alem kelimesinin sadece şuurlanmış olanları kapsadığını kavmin içindeki şuurlanmışlar,bir kavmin şuurlanmasıli kavmin ye'alemu şeklinde kullanıldığını pek çok ayette günümüz tabiri ile aydınları,cahil ibret alınsın diye geriye bıraktık;bilenler içinli el alemine-ANKEBUT 15 KURAN Onu bir işaret olarak geride ibret alınsın diye-KAMER 15 KURAN İlk ayet alemler ibret alsın ayet düşünüp ibret alınsın alem demek düşünüp ibret alan çok yerinde bir ibret almalıdırKAMER 15 denildiğine göre,şuursuzlar ibret alamayacağına göredemek ki alem demek şuurlu olan olan,tercümanların diğer ayetlerde ALEM kelimesini Türkçeye çevirmemeleri. Örneğin Enbiya suresinde nedense ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmemişler ve olduğu gibi Arapça size hiç ilginç gelmiyormu?Örneğin Yusuf suresi 77 nolu ayette ALEM kelimesini BİLENALEMU olarak suresinde olduğu gibi Arapça bırakmışlar. vallâhu ve allâhu ve Allah a’lemu iyice bilir/bilmektedir-YUSUF 77 KURAN Ve Allah iyice bilmektedir.YUSUF 77 KURAN Mollaların yaklaşım bütünlüğü bir yerde ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmişler ama başka yerde ALEM kelimesini olduğu gibi Arapça bir çelişkidir ve her çelişki bir etme halde ayeti yeniden yazalım Seni merhametimizle BİLENLERDENALEMU başkasına yollamadık.ENBİYA 107 KURAN Yani BİR KAVMİN BİLENLERİNE YOLLADIK anlamındadır bu bilgiyi bilenlerden çok,öğüt almasını bilenlere,bilge olanlara. Kuran da ALEMUBİLMEK fiilide tek kavimle ilişkilendirilmiştir zaten Bunda bir kavmin bilmesiYA-ALEMUNE için ayetler vardır.NEML 52 KURAN Sıkıysa bu ayetteki alem kelimesinide olduğu gibi Arapça bıraksınlarda görelim zaman şu anlama gelir ayetSİZ ÇOK ALEM BİR KAVİMSİNİZ Kuran bir kavim için Arapça bilgilendirmedirYE ALEMUNE-FUSSİLET 3 KURAN Bir kavmin bilmesi için yada bir kavmin bilenlerineye alemune diyor açıkça. Alem kelimesindede kavmi aşan bir şey yok kavmin alem/bilen olması için Arapçadır. aktifus Apr 17 2007, 1103 AM ŞÛR suresi 7. ayetBöylece biz sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki, şehirlerin anası olan Mekke’de ve çevresinde bulunanları uyarasın. Hakkında asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları uyarasın. Bir grup cennette, bir grup ise Mekke ve çevresindekileri uyarman için diyor. Teistler Mekke merkez geri kalan dünyada çevresidir diyorlar ilginç bir mantıkla. *Eğer sadece mekke ve çevresine geldiyse arap dini demek doğrudur.*Yok eğer tüm insanlığa geldiyse Allah bir hata yapmıştır çünkü aradan geçen 1400 yıla rağmen dünyanın büyük çoğunluğu hala müslüman değil. Haberi bile olmadan ölen milyarlarca insan oldu ve hala oluyor. Skepo Apr 17 2007, 1118 AM Eğer ben allah olsam ve bir din göndercek olsam kafası çok çalışan bi halka gönderip, bunu yaymalarını isterdim. Ama arap bi bedeviye gönderirsen senin dininin içine eder böyle orhan11 Apr 17 2007, 1141 AM dangalakdarwin Apr 17 2007, 1247 PM 10/101- De ki “Göklerde ve yerde neler var, bir baksanıza.” Fakat âyetler ve uyarılar inanmayan bir topluma hiçbir fayda sağlamaz. 10/102- Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen azap dolu günlerin benzerini mi bekliyorlar? De ki “Bekleyin bakalım, ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim.” 10/4- Hepinizin dönüşü ancak onadır. Allah bunu bir gerçek olarak vadetmiştir. Şüphesiz o başlangıçta yaratmayı yapar sonra, iman edip salih ameller işleyenleri adaletle mükafatlandırmak için onu yaratmayı tekrar eder. Kafirlere gelince, inkar etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır. 10/45- Onları yeniden diriltip hepsini bir araya toplayacağı gün, sanki gündüzün bir saatinden başka kalmamışlar yeni ayrılmışlar gibi, aralarında tanışırlar. Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır. 10/69- De ki “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler.” 10/7,8- Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile âyetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir. 10/70- Onlar için dünyada geçici bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da, inkâr etmekte olduklarına karşılık onlara şiddetli azabı tattıracağız. 10/73- Onu yine de yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları ötekilerin yerine geçirdik. Âyetlerimizi yalanlayanları da suda boğduk. Bak, uyarılan fakat söz anlamayanların sonu nasıl oldu! 11/105- O gün geldiği zaman Allah’ın izni olmadan hiçbir kimse konuşamaz. Onlardan mutsuz cehennemlik olanlar da vardır, mutlu cennetlik olanlar da. 11/106- Mutsuz olanlara gelince; cehennemdedirler. Onların orada şiddetli bir soluyuşları vardır. 11/107- Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedi olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır. 11/15- Kim yalnız dünya hayatını ve onun zinetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. dangalakdarwin Apr 17 2007, 1249 PM Rabbi katından açık bir delile dayanan kimse, yalnız dünyalık isteyen kimse gibi midir? Kaldı ki, bu delili Rabbinden bir şahit Kur’an ve bir de ondan Kur’an’dan önce bir önder ve bir rahmet olarak indirilmiş olan Mûsâ’nın kitabı Tevrat İşte bunlar ona Kur’an’a inanırlar. Gruplardan her kim onu inkar ederse, ateş onun varacağı yerdir. Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından bildirilmiş gerçektir. Fakat insanların çoğu inanmazlar. 3 11/22- Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. 11/5- İyi bilin ki onlar, O’ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü kalplerde olanı hakkıyla bilendir. 11/59- İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. Onun peygamberlerine karşı geldiler ve inatçı her zorbanın emrine uydular! 11/60- Onlar, hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde lanete uğratıldılar. Biliniz ki Âd kavmi, Rablerini inkâr etti. Yine biliniz ki Hûd’un kavmi Âd Allah’ın rahmetinden uzaklaştı. 11/66- Helâk emrimiz geldiğinde Salih’i ve beraberindeki iman etmiş olanları tarafımızdan bir rahmetle helaktan ve o günün rezilliğinden kurtardık. Şüphesiz Rabbin mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 11/67- Zulmedenleri o korkunç uğultulu ses yakaladı da yurtlarında diz üstü çökekaldılar. 11/68- Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki Semûd kavmi Rablerini inkâr etti. Yine biliniz ki Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştı. 11/74- İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim elçilerimizle tartışmaya başladı. 11/75- Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi. 11/76- Elçilerimiz, “Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir” dediler. 12/37- Yûsuf dedi ki “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkar eden bir milletin dinini bıraktım.” CultureClub Apr 17 2007, 1251 PM İslam henüz emekleme dönemindeyken sadece Mekke'ye gelmiştir doğru,bu dönemde yazılan ayetler de barışçıl büyüdükten sonra,ayetler sertleşti, tüm insanlığa geldiği iddiaları ortaya atıldı..aslında bunların hepsi politik birer oyundu..bakınız;İslam nasıl ve niye doğdu? ateist Apr 17 2007, 1253 PM dangalakdarwin de tipik müslüman tepkileri konuyla ilgili ayetleri,cebine sokmus,baska ayetlerle,kendini kandirma yolunu baska ayetlerin güzel olusu,diger sacmaliklari, kitap tanridansa,4 yanlis bir dogruyu yanlis bütün dogrulari hata yapmaz nede olsa!!! SAKINKOYLU Apr 17 2007, 0143 PM QUOTECultureClub Apr 17 2007, 1251 PM İslam henüz emekleme dönemindeyken sadece Mekke'ye gelmiştir doğru,bu dönemde yazılan ayetler de barışçıl büyüdükten sonra,ayetler sertleşti, tüm insanlığa geldiği iddiaları ortaya atıldı..aslında bunların hepsi politik birer oyundu..bakınız;İslam nasıl ve niye doğdu? UYINAK Senin soyledigin eskilerin sarkisi yaw...Varsa kabiliyetin yeni bi sey de!..Tabiiki o kabiliyet varsa!...Soyledikleriniz O Kaaa!...Selametle CultureClub Apr 17 2007, 0302 PM Doğru,Kuran eskilerin masallarıdır Kalem okunduğu zaman bunlar eskilerin masalları derler Hadi bakem RaMSeS Apr 17 2007, 0342 PM Kur'an anlayana, anlamak isteyene gelmiştir. işin özü budur. Gerisini tartışmak da demagoji yapmaktan, art niyetten başka birşey değildir. Can Apr 17 2007, 0406 PM Araplara gelmiş işte..Bu ayetleri görüp de hala 'İslam evrenseldir' gibi saçmalıkları yazmayın. BOSS Apr 17 2007, 0409 PM Şuara-195'te, Muhammed, "uyancılardan olabilsin diye" Kur'an'ın "apaçık bir dille" indirildiği; Zuhruf-2-3 'te daha açık olarak, "apaçık Kitaba yemin olsun ki şüphesiz biz O'nun düşünüp anlayasınız diye" indirildiği; Fussilet-44'te, Kur'an ayetlerinin uzun açıklamalı olmadığı; Yusuf-12'de Kur'an'ın, herkesçe "okunup anlaşılması için" indirildiği; Duhan-58 'de, herkese "öğüt alsınlar diye indirerek kolaylaştınldığı" gerçekte okunmasını, kavranmasını istemiyorlar, ''Kuran'ı herkes anlayamaz'', ''İnsan aklı acizdir'', ''Din akılla yürümez'' gibi safsatalarla insanların kendilerine ve bilinçlerine olan güvenlerini yok ediyorlar, ''Dinden çıkarsınız'' diyerek korkutuyorlar, onu anlamaya çalışmalarını ortadan kaldırıyorlar, hatta bunu akıllarından dahi geçirmelerine engel oluyorlar, imkânsız hale getiriyorlar... BOSS Apr 17 2007, 0428 PM -"Biz her peygamberi, kendi toplumunun diliyle gönderdik. İlle de böyle yaptık ki, o toplumdan olanlara anlatabilsin." Iibrahim suresi, ayet 4. Demek ki, Kur'an'a göre, "Tanrı'nın elçisi"nin bir "toplum"u var. "Elçi", "ırk"ından geldiği bu "toplum"la "Tanrı" arasında yapar aracılığını. Ne iletecekse bu "toplum"a ve "kendi diliyle" iletmekle yükümlü. Kur'an'da anlatılan bu. Yine buna göre; Muhammed de bu yükümlülüğü taşımakta. Onun da bir "toplumu" var ve o da "Tanrı"sıyla bu "toplum" arasında "aracı". Kur'an'ın bütünü içinde, Muhammed'in "kavm"ından, yani "toplum"undan "Tanrı vahiyleri"ni, bu "toplum"a iletmek zorunda olduğundan, bunu yaptığından söz edilir. Muhammed'in "toplum"u, "Arap toplumu"dur. Öyleyse "muhattap" da bu toplumdur. Kur'an, kendi deyimiyle "Arapça", seslendiği kesim de, "Araplardır". - Müslümanlar, Türklerle öldürüşmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmişkalın derili olan bu toplumla.... kıl giyerler." Bkz. Müslim, e's-Sahih, Kitabu'l-Fiten/62-65, hadis no2912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'l-Melahim/9 Babun fi Kıtali't Türk, hadis no 4303; Nesei, Sünen, Kitabu'l-Cihad/Babu Gazveti't-Türk... -"Siz müslümanlar, küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır." Buhari, e's-SAhih, Kitabu'l-Cihad/96; Müslim, e's-Sahih, kitabu'l-Fiten/62 hadis no 2912; Ebu DAvud, Sünen, hadis no 4304; Tirmizi, h. no 2251; İbn Mace, h. no 4096-4099 Muhammed'in, bugün kendisine "Peygamberimiz, efendimiz" diyen Türklere bakışı tutumu budur işte. aktifus Apr 17 2007, 0430 PM QUOTERaMSeS Apr 17 2007, 0442 PM Kur'an anlayana, anlamak isteyene gelmiştir. işin özü budur. Gerisini tartışmak da demagoji yapmaktan, art niyetten başka birşey anlıyor gözüküyorsun bu durumu anlamak istiyoruz bizlere izah eder misin?Teşekkürler RaMSeS Apr 17 2007, 0503 PM Anlıyorum demedim, anlayana gelmiştir basit cümleye bile bir kulp takıp başka yere çektin ya helal olsun. CultureClub Apr 17 2007, 0513 PM Anlayana gelmişse sadece biz dinsizlere gelmiştir, çünkü hiçbir müslüman Kuran'ı anlamıyor dinsavar Apr 17 2007, 0523 PM QUOTERaMSeS Apr 17 2007, 0503 PM Anlıyorum demedim, anlayana gelmiştir basit cümleye bile bir kulp takıp başka yere çektin ya helal gibi anlıyorsun ama döt korkusundan anlamamış gibi görünüyorsun. Allahı kandırdığını sanıyorsun ama yemezler hele allah hiç cezanızı verecek gönderdiğim kitabı anlaşılmaz yaptınız bu münafıfkları cehenneme biliyorsun diye ile aram iyidir,arasıra bana vehyeder,son vahiye bana dediki,Ey dinsavar, ben imtihan ge Kısaca Mekke`de inmiştir. 89 ayettir. ``Zuhruf``, altın ve mücehver anlamına gelir. ...devamı ☟ Mekke`de inmiştir. 89 ayettir. ``Zuhruf``, altın ve mücehver anlamına gelir. Surede bunlardan söz edildiği ve Allah`ın insana sahip olduğu altın ve mücehverlerle değil, inanç ve davranışlarına göre değer verdiği anlatıldığı için sure bu adla anılmıştır. Türkçe Meali Ha, Mim. Apaçık Kitab`a andolsun; Gerçekten Biz onu, belki aklınızı kullanırsınız diye Arapça bir Kur`an kıldık. Şüphesiz o, Bizim Katımız`da olan Ana kitaptadır; çok yücedir, hüküm ve hikmet doludur. Siz ölçüyü taşıran bir kavimsiniz diye, şimdi o zikri öğüt ve hatırlatma dolu Kur`an`ı sizden uzaklaştırıp bir yana mı bırakalım? Oysa Biz, öncekiler içinde nice peygamberler gönderdik. Onlara bir peygamber gelmeyiversin, mutlaka onunla alay ederlerdi. Biz de, kuvvet bakımından onlardan daha üstün olan toplumları yıkıma uğrattık. Öncekilerin örneği geçti. Andolsun, onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, tartışmasız "Onları üstün ve güçlü Aziz olan, bilen Allah yarattı" diyecekler. Ki O, yeri sizin için bir beşik kıldı ve doğru yolu bulursunuz diye onda size birtakım yollar var etti. Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi a€˜dirilttik ve her yanına yeniden hayat yaydık`; siz de böyle kabirlerinizden diriltilip çıkarılacaksınız. Ki O, bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve hayvanlardan bineceğiniz şeyleri var etti. Onların sırtlarına binip-doğrulmanız, sonra doğrulduğunuz zaman, Rabbinizin nimetini zikretmeniz ve "Bunlara bizim için boyun eğdiren Allah ne Yücedir, yoksa biz bunu kendi hizmetimize yanaştıramazdık" demeniz için. Ve biz elbette, Rabbimiz`e çevrilip-döneceğiz." Buna rağmen Kendi kullarından O`na bir parça kılıp-yakıştırdılar. Doğrusu insan, açıkça bir nankördür. Yoksa O, yarattıklarından kızları kendine edindi ve erkekleri size mi ayırdı? Oysa onlardan biri, O, Rahman olan Allah için verdiği örnek ile kız çocuğunun doğumuyla müjdelendiği zaman, yüzü simsiyah kesilmiş olarak kahrından yutkundukça yutkunur. Onlar, süs içinde büyütülüp de mücadelede açık olmayan kızları mı Allah`a yakıştırıyorlar? Onlar, ki Rahmanın kulları olan melekleri dişiler kıldılar. Kendileri yaratılışlarına şahit mi oldular? Onların şahitlikleri yazılacak ve bundan dolayı sorumlu tutulacaklar. Dediler ki "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik." Onların bundan yana hiçbir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca `zan ve tahminle yalan söylüyorlar.` Yoksa Biz, bundan önce kendilerine bir kitap verdik de şimdi ona mı tutunuyorlar? Hayır; dediler ki "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri eserleri üstünde doğru olana hidayete yönelmiş kimseleriz." İşte böyle, senden önce de herhangi bir memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun `refah içinde şımarıp azan önde gelenleri` şöyle demişlerdir "Gerçekten biz, atalarımızı bir ümmet din üzerinde bulduk ve doğrusu biz, onların izlerine eserlerine uymuş kimseleriz." O peygamberlerden her biri de şöyle Demiştir "Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı?" Onlar da demişlerdi ki "Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız." Böylece onlardan intikam aldık. Öyleyse, bir bak; yalan sayanların sonu nasıl oldu? Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine demişti ki "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan uzağım." "Ancak Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete yöneltip-iletecektir." Ve bunu bu tevhid inancını belki insanlar Allah`a dönerler diye ardında kendi soyunda kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı. Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve açıklayan bir elçi gelinceye kadar metalandırdım-yaşattım. Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki "Bu bir büyüdür, doğrusu biz ona karşı kafir olanlarız." Ve dediler ki "Bu Kur`an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?" Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık ve onlardan bir bölümü diğer bir bölümünü `teshir etmesi için, bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti; toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır. Eğer insanlar Allah`a karşı isyanda birleşip tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman`ı Allah`ı inkar edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp-yükselecekleri merdivenler yapardık. Evlerine kapılar ve üzerinde yaslanıp-dayanacakları koltuklar, Ve daha nice çekici-süsler de verirdik. Bütün bunlar, yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin Katında muttakiler içindir. Kim Rahman olan Allahın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun `üzerini kabukla bağlattırırız`; artık bu, onun bir yakın dostudur Gerçekten bunlar bu şeytanlar, onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar. Sonunda Bize geldiği zaman, der ki "Keşke benimle senin aranda iki doğu doğu ile batı uzaklığı olsaydı. Meğer ne kötü yakın-dostmuşsun sen." Bu söylenmeleriniz, Bugün size kesin olarak bir yarar sağlamaz. Çünkü zulmettiniz. Şüphesiz azapta da ortaksınız. Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin? Şu halde Biz seni alıp-götürürsek, elbette onlardan intikam alacağız. Ya da kendilerine va`dettiğimiz şeyi onlara gösteririz ki, Biz gerçekten onların üstünde güç yetirenleriz. Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o Kur`an, senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz ondan sorulacaksınız. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimizden sor Biz, Rahman olan Allahın dışında tapılacak birtakım ilahlar kıldık mı hiç? Andolsun, Biz Musa`yı, Firavun`a ve onun `önde gelen çevresine` ayetlerimizle gönderdik. O da, dedi ki "Gerçekten ben, alemlerin Rabbinin elçisiyim." Fakat onlara ayetlerimizle geldiği zaman, bir de ne görsün, onlar bunlara alay edip gülüyorlar. Biz onlara biri ötekinden daha büyük olmayan hiçbir ayet göstermedik. Belki dönerler diye, onları azapla yakalayıverdik. Ve onlar dediler ki "Ey büyücü, sende olan ahdi sana verdiği sözü adına bizim için Rabbine dua et; gerçekten biz hidayete gelmiş olacağız." Fakat onlardan azabı çekip-giderince, bir de görürsün ki onlar andlarını bozuyorlar. Firavun, kendi kavmi içinde bağırdı; dedi ki "Ey kavmim, Mısır`ın mülkü ve şu altımda akmakta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek misiniz?" "Yoksa ben, şundan daha hayırlı değil miyim ki o, aşağı sınıftan bir zavallı ve neredeyse sözü açıklamadan yoksun olan biridir." "Bu durumda eğer doğruysa, üzerine altından bilezikler atılmalı ya da yakınında yer almış vaziyette onunla birlikte melekler gelmeli değil miydi?" Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar, fasık olan bir kavimdi. Sonunda Bizi öfkelendirince, Biz de onlardan intikam aldık, böylece onları toplu olarak suda boğduk. Bu suretle onları, sonradan gelecekler için bir selef ve bir örnek kıldık. Meryem oğlu İsa bir örnek olarak verilince, senin kavmin hemen ondan keyifle söz edip kahkahalarla gülüyorlar. Dediler ki "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu olsun diye örnek verdiler. Hayır, onlar `tartışmacı ve düşman` bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğulları`na bir örnek kıldık. Eğer Biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık; yeryüzünde size halef yerinize geçenler olurlardı. Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan kıyametten yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve Bana uyun. Dosdoğru yol budur. Şeytan sakın sizi Allah`ın yolundan alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır. İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah`tan sakının ve bana itaat edin." "Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O`na kulluk edin. Dosdoğru yol budur." Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü. Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara. Onlar, hiç şuurunda değilken kendilerine apansız geliverecek olan kıyamet-saatinden başkasını mı gözlüyorlar? Muttakiler hariç olmak üzere, o gün, dostların kimi kimine düşmandır. "Ey kullarım, bugün sizin için korku yoktur ve siz mahzun olmayacaksınız." "Ki onlar, Benim ayetlerime iman edenler ve Müslüman olanlardır." "Siz ve eşleriniz cennete girin; `sevinç içinde ağırlanacaksınız." "Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet zevk aldığı her şey var. Ve siz orada süresiz kalacaksınız." "İşte, yaptıklarınız dolayısıyla mirasçı kılındığınız cennet budur." "Orda sizin için birçok meyveler vardır; onlardan yiyeceksiniz." Şüphesiz suçlu-günahkarlar, cehennem azabı içinde süresiz kalacaklardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek ve orda onlar umutlarını kaybetmiş kimselerdir. Biz onlara zulmetmedik; ancak onların kendileri zalimlerdir. Cehennem bekçisine "Ey Malik bekçi, Rabbin bizim işimizi bitirsin" diye haykırdılar. O "Gerçek şu ki siz, burda kalacak kimselersiniz" dedi. "Andolsun, size hakkı getirdik, fakat sizin bir çoğunuz hakkı çirkin görüp-tiksinenlerdiniz." Yoksa onlar, işi sıkı mı tuttular? İşte şüphesiz Biz de işi sıkı tutanlarız. Yoksa onlar; gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve aralarındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiyoruz ve onların yanlarındaki elçilerimiz de herşeyi yazıyorlar. De ki "Eğer Rahman olan Allah`ın çocuğu olsaydı, ona tapanların ilki ben olurdum." Göklerin ve yerin Rabbi, Arş`ın Rabbi olan Allah, onların nitelendirdiklerinden Yücedir. Artık onları bırak; onlara vadedilen günlerine kadar, dalsınlar ve oynaya dursunlar. Göklerde İlah ve yerde İlah O`dur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü Kendisi`nin olan Allah ne Yücedir. Kıyamet-saatinin ilmi O`nun Katındadır ve O`na döndürüleceksiniz. O`nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka. Andolsun, onlara "Kendilerini kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorlar? Onun "Ya Rab" demesi hakkı için şüphesiz onlar imana gelmez bir kavimdirler. Şimdi sen, `aldırış etmeksizin onlardan yüz çevir` ve "Selam" de. Artık onlar bileceklerdir. Kaynakça Bu konuda henüz görüş yok. Kirâmen Kâtibîn 4 yıl önce hazır bir melek bulunmasın." Kâf suresi, 16-18[1] Ayrıca Kâf suresi, 20-21; Zuhruf Suresi 79-80 ve İnfitâr suresi, 11-12. ayetlerde de bu meleklerden... Kirâmen Kâtibín, Ahiret, Kur`an, Kâf suresi, Melek, Müslüman, Zuhruf Suresi, İnfitâr suresi, İslam, Şahitlik ^ ^ Duhan Suresi veya Duhân Suresi Arapça سورة الدّخان Kur'an'In 44. suresidir. Sure 59 ayetten oluşur. Sure ismini 10. ayetinde geçen ve duman anlamına... Duhan Suresi, A`la Suresi, A`raf Suresi, Abese Suresi, Adiyat Suresi, Ahiret, Ahkaf Suresi, Ahzab Suresi, Al-i imran Suresi, Alak Suresi, Ankebut Suresi cehenneme, Molek ise Malik'e dönüşmüştür. Cehennem Dumat Hades Rıdvan ^ Zuhruf Suresi 77. ayet ^ Mâlik, Allah`ın adları, Arapça, Cehennem, Kur`an, Mâlik anlam ayrım, Mâlikü`l-Mülk, Zuhruf Suresi, İslam, í‚hiret ayette, Mü'min suresi 7. ve 15. ayetlerde, Zuhruf suresi 82. ayette, Hadid suresi 4. ayette, Hakka suresi 17. ve 32. ayetlerde, Tekvir suresi 21. ayette ve... bulunmaktadır. Örnek olarak İsa'nın tekrar Dünya'ya gelişi gösterilebilir. Zuhruf Suresi'ndeki âyet 4361, bazı müfessirlerce gelişine delil olarak gösterilir... Akide, Ansiklopedi, Din, Taslak, İslam, , geçmiştir." Al-i İmran Suresi, 144 "...Buna rağmen daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik." Zuhruf Suresi, 6 Mormonluk Kitâb-ı Mukaddes... Hz. Muhammed, Hz, İsa, Hz, Musa, Hz. İbrahim, İslamiyet, Hristiyanlık, Musevilik, Adem, Al-i İmran Suresi, Allah, Arapça, Buda, Davud, Eski Ahit, Farsça, Hud, Kitabı Mukaddes 286 ayetten meydana gelen Bakara Suresi, en kısa sure ise 3 ayetten meydana gelen Kevser Suresidir. Kuranda Tevbe Suresi dışındaki sureler besmeleyle başlar... Sure, A`la Suresi, A`raf Suresi, Abese Suresi, Adiyat Suresi, Ahkaf Suresi, Ahzab Suresi, Al-i imran Suresi, Alak Suresi, Ankebut Suresi, Asr Suresi O kendini bütün kavimlere gelmiş bir kitap olarak sadece Araplar için düzenlendim açıkça SADECE ARAPLARA GELDİĞİM İÇİN ARAPÇAYIM kendini bütün kavimlere ve bütün dillere gelmiş bir kitap olarakmı sunuyor?Yoksa sadece Arap Kavmine gelmiş bir kitap olarakmı sunuyor?Altın soru budur ve bu soru eşliğinde Kuran kavme başka değil,sadece o kavmin kendi diliyle kavmin kendi içinden bir peygamber yollayarak bunu onlara anlatabilirİBRAHİM 4 KURANO zaman Türk kavminede sadece Türkçe konuşan bir peygamberle,Türkçe inen bir mesajla seslenmesi bir Tanrı Türk Kavmine de Türkçe inmeyen bir kitapla,Türk olmayan bir peygamberle seslenmek istemeyecektir. Bu ayet aşağıdaki gibi de tercüme iki tercümede aynı kapıya bütün peygamberleri başka değil;sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmine onlara anlatabilsin.İBRAHİM 4 KURANGörüldüğü gibi gönderilen peygamber ile gönderildiği kavmin dili,yani sorumlu tutulacak kavmin dili aynı olmalı,farklı olmamalı diyor İbrahim 4 nolu ayet. Yani hiç bir peygamber kendi dilini anlamayan yabancı kavimlere kendi dilini anlayan kendi kavmine yollanıyor her kavim kendi dilini konuşan kendi içinden bir peygamberden mesaj dilde bir mesajdan sorumlu tutulmamış oluyor. Yani her kavmin kendi dilini konuşan kendi içinden olan bir uyarıcı peygamberi olmalıdır bu ayete peygamberde kendi dilini anlamayan kavimler için değil,kendi dilini anlayan kendi kavmi için yollanmış oluyor. Peki Muhammed ve Kuran mesajı bu konuda istisnamıdır?Elbetteki Kuran mesajınında bir kavim için olduğunu,bütün kavimler için olmadığını Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için FUSSİLET 3 KURANGörüldüğü gibi ayet Kuran bütün kavimler içindir diller içindir demiyor. Bir kavmin dili göz önünde bulunduruluyor,bir kavmin bilmesi göz önünde kavimlerin bilmesi yada bütün kavimlerin dilleri göz önünde tutulmuyor. O kendisinin düzenleniş amacı hakkında sadece Arap diline ve Arap Kavmine yönelik ifadeler kullanır. Bu ayetteki TEK KAVİM İÇİNLİ KAVMİN-لِّقَوْمٍ sözü tercümelerde görmezden gelinir. Ve ayetteki YA’LEMUيَعْلَمُونَ kelimesi BİLEN DURUMUNA GELME anlamındadır ve ayette tek kavim kelimesiyle bağlantılı kullanılmıştır. Fussilet 3 nolu ayet Meryem 97 nolu ayetle birlikte okunursa durum daha iyi anlaşılır Meryem suresi 97 nolu ayet Kuran bütün kavimleri uyarman içindir kavmi uyarman içindir demiş.Biz o Kur’ân’ı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, onunla inatçı bir kavmi müjdeleyesin ve uyarasın.MERYEM 97 KURANBu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için FUSSİLET 3 KURANArapça olmasaydı o tek kavim olma durumuna anlayabilmeniz için Kuranı Arapça indirdikYUSUF 2 KURANSiz derken Arapça konuşan Arap kavmini kastetttiği çok ayetin Siz Japonların anlayabilmesi için Kuranı Arapça indirdik anlamına gelmediği açıkça kendini Araplarla Arapların anlamasını göz önünde mucize sadece uyarıcı bir kavimlerin her birinin kendi uyarıcı peygamberihidayetçisi vardırRAD 7 KURANVe her kavmin uyarıcı peygamberi de o kavmin kendi dilinde olmalıdır Kurana göreBiz bütün peygamberleri başka değil;sadece kendi kavminin diliyle kendi kavmine onlara anlatabilsin.İBRAHİM 4 KURANHer kavme başka değil,sadece o kavmin kendi diliyle seslenen o kavmin kendi içinden bir peygamber onlara anlatabilirİBRAHİM 4 KURANPeki bu neden böyledir?Neden bir kavmin sorumlu tutulacağı mesaj o kavmin kendi dilinde inmiş olmalıdır?Çünkü her kavmin yabancı dilde inen mesaja itiraz hakkı vardır Kurana yabancı dilde inmişse bunun sakıncalı ve istenmeyen bir durum yaratacağını söyleyen bizzat Kuran’ın onu Arapça bir Kuran kılmasaydık,neden dilimizde inmedi,Arap olana Arapça olmayan bir kitap yollanırmı hiç derlerdiFUSSİLET 44 KURANO zaman Türklerinde neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe olmayan kitap yollanırmı hiç? deme hakları vardır. Hatta Araplar bizden öncekilere inen kitaplar bize yabancıydı,okunuşları dilimize yabancıydı demesinler diye Kuran’ın indirildiğini söyleyen ayetler vardır.“Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa indirildi, biz ise onların okunmasına yabancıydık” demeyesiniz diye.ENAM 156-kuran”Arap Kavmi bize kendi dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı olmadığımız kitap inmedi demesinler diye Kuranın indirildiği böylece belirtiliyor o zaman Türklerin de neden bize kendi dilimizde kitap inmedi,okunmasına yabancı olmadığımız kitap inmedi deme hakları senin için ve kavmin için bir ve Kavmin ondan sorumlu tutulacaksınızZUHRUF 44 KURAN Yine bütün kavimler ondan sorumludur kavimler ondan sorumludur demeyi unutmuş pürüzsüz bir Arapçanın dışında indirmedik ki,korunabilsinlerZUMER 28 KURANO halde Türklerin korunabilmesi için de pürüzsüz Türkçe bir kitap inmelidir. Kuran tek kavim demekle tek kavmin özelliklerinide sayar. MUHAMMED’DEN ÖNCE ATALARI HİÇ UYARILMAMIŞ OLAN BİR KAVİMDİR Seni ataları uyarılmamış olan o bir kavmi uyarman için gönderdikYASİN 6 KURANYoksa onu kendisi uydurdumu diyorlar?Hayır o önce hiç bir uyarıcı/peygamber gelmemiş olan o tek kavmi uyarman için sana indirildiSECDE 3 KURANVe biz onlara senden önce bir uyarıcı/peygamber yollamadık,kitaplarda vermedikSEBE 44 KURANARAPÇA OLANI ANLAYABİLEN,ARAPÇA OLMAYANA İTİRAZ EDEN BİR KAVİMKuranı anlayabilmeniz için Arapça indirdikYUSUF 2 KURANŞimdi bu ayeti Japonlara uygulayın;ey japonlar,Kuranı anlayabilesiniz diye Arapça onu Arapça kılmasaydık,neden dilimizde inmedi olana Arapça olmayan kitap yollanırmı hiç derlerdiFUSSİLET 44 KURANPeki ya Türkler deseki neden dilimizde inmedi?Türk olana Türkçe inmeyen kitap olumu hiç deseler?Ayet Türklere bu itiraz hakkını tanıyor. Asla doğru çeviremiyecekleri bir özel ayet suresi bütün amacının tek kavmin sorunlarını çözmekten ibaret olduğunu söylüyor bu sebeple Nahl asla doğru bütün kelemeleri aşağıda veriyorum. وَمَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلاَّ لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُواْ فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِّقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ ve mâ enzelnâ=ve biz indirmedik,aleyke el kitâbe=sana kitabı,illâ=den başka,li tubeyyine=açıklaman için,lehum=onlara,ellezî ihtelefû=ihtilafa düşmüş/düştükleri, fî-hi=ona dair/onun hakkında,ve huden=ve hidayet,ve rahmeten=ve rahmet,li kavmin=tek kavim için,yu’minûne=iman etmeleri/müminlik Kitabı sana başka şey için değil,sadece kendi arasında ihtilaf yaşayan tek kavim içinli kavmin uyarı,hidayet ve rahmet olarak etsinlerNAHL 64 KURAN Kuranın iniş amacının tek kavmin sorunlarını çözmekle sınırlı olduğunu açıkça söylediği için,bu ayeti asla doğru çevirmeyeceklerdir. KURANI EVRENSEL GÖSTERMEK İÇİN YAPILAN SAHTEKARLIKLARBütün bunları gören Molla takımı bunları örtbas etmek için çeşitli hilelere baş vurdularBilerek anlamından saptırılan bazı ayetlerle konuyu hasır altı etmeye çalıştılar. Şimdi onların hilelerine değinelim birazcık 1-MEKKENİN ÇEVRESİ DEYİMİNİ BÜTÜN DÜNYAYI KAPSAYAN BİR HALE SOKMAK İSTEDİLER 2-KURANDAKİ İNSANLAR KELİMESİNİ YERYÜZÜNDEKİ BÜTÜN İNSANLAR OLARAK SUNMAYA ÇALIŞTILAR 3-KURANDAKİ ALEM KELİMESİNİ BÜTÜN YARATIKLAR ANLAMINDA KULLANMAYA ÇALIŞTILAR. Şimdi bu hilelerin ayrıntılarına bakalımMEKKENİN ÇEVRESİ BÜTÜN DÜNYA ANLAMINA GELİR Mİ?Bu kutsal mubarek ellerindekini şehriMekke ve çevresindekileri uyarman için indirdikENAM 92 KURANKuranı sana Arapça indirdikki ana kentmekke ve çevresini uyarabilesinŞURA 7 KURANŞimdi bu ayetlere bakıp mekkenin çevresi bütün dünya ve bütün insanlıktır elbetteki açık bir çevre derken civarı dünyayı çıkar Kutsal yerdesin,tuvadasınTAHA 12 KURANEy musa bu ateş ve çevresindekiler mubarek kılındıNEML 8 KURANEğer çevre demek bütün dünya demekse o zaman ateşin çevresindekiler kutsal kılındığına göre,bütün dünyadakiler kutsal kılındı mı diyecekler? Ateş ve çevresi kutsal olduğu için Musa papuçlarını çıkarmak zorundadır. Eğer ateşin çevresi bütün dünyaysa o zaman bütün dünya kutsal kılınmıştır ve musa dünyanın her yerinde çıplak ayakla gezmek zorunda aksa ve çevresi mubarek kılınmıştırİSRA 1 KURANÇevre demek bütün dünya demekse o zaman;mescidin çevresi kutsal kılındı derken dünyanın her yeri kıtsal kılındı mı demiş oluyor? Görünen o ki çevreden kasıt sadece civarıdır. Yani kabenin çevresinde 7 defa dolaşmaktavaf bütün dünyanın etrafını 7 defa dolaşmak olmadığı gibi,mekkenin çevresi de,kudüsün çevreside,ateşin çevreside yakın çevre anlamına dünya anlamında değil. Zaten Kuran Mekkenin Çevresini ARAPÇA KONUŞANLARLA SINIRLANDIRMIŞTIR Mollalar,mekke civarı diyen ayetlerin bütün insanlıgı kastettiğini iddia etsede,durum hiç öyle ayetler Mekke Civarı kelimesine Arapça konuşulan civar olması gibi bir ön koşulda ARAPÇA kelimesi konulmamış olsa mollalar paçayı ayetler açıkça Arapça bilenlerden ve Arapça konuşanlardan ibaret bir çevreden Kuran ın Arapça inmesinin sebebini de MEKKE VE ÇEVRESİNDEKİLERİN ARAPÇA KONUŞANLARDAN İBARET OLMASINA BAGLIYORKuranı sana Arapça indirdik ki,ana kentmekke ve çevresini uyarabilesinŞURA 7 KURANBundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptırAHKAF 12 KURANAslında TEK ANA KENT YOK PEK ÇOK ANA KENT her kavmin bir ana kenti ve çevre kentleri Kudüs,Arapların Mekke Bir ana kentin çevresi diğer ana kentin çevresi başlayınca sona eriyor. Ve her kavmin ana kentine ve çevresine ayrı bir peygamber gerekiyorRabbin memleketlerin ana kentlerine peygamberler yollamadıkça o memleketleri helak etmezKASAS 59 KURANSen peygamberlerden kavimlerin her biri için ayrı bir peygamber vardırRAD 7 KURANAslında anlatılmak istenen bir kavmin her şehrine değil sadece ana kentine peygamber kente yollanan peygamberin o kavmin çevre kentlerinede yollanmış elbetteki her beldeye ayrı bir peygamber yollardıkFURKAN 51 KURANAma hayır bunu yapmıyoruz kavmin sadece ana kentine peygamber yolluyoruz diyor. KURANDA İNSANLAR KELİMESİ BÜTÜN İNSANLIK ANLAMINA GELİYOR MU?Deki ey insanlar topluluğu ben sizleri uyarmak için geldimARAF 158 KURANSeni bütün gönderişimiz insanlara uyarıcı olmandır,başkası şey değilSEBE 28 KURANBu ayetleri göstererek bakın insanlara gönderildin diyor,o zaman bütün insanlara gönderildi anlamı çıkar diyorlar. Buda bilinçli yapılan bir aldatmaca ve Kuran insanlar yada insanlar topluluğuLİ EN NASİ derken PEYGAMBERİN KAVMİNDEN OLAN İNSANLARI İNSANLAR derken BİR KAVMİN İNSANLARI asayla taşa vurunca sular fışkırdı ve bütün insanlarkulli en nasi o sudan içtilerBAKARA 60 KURANŞimdi bütün insanların o suyu içmesi ne anlama geliyor?Çinden Brezilyaya kadar bütün insanlar mı?Yoksa sadece Musa nın kavminden olan bütün insanlar mı? Açıkça bütün insanlar diyerek tek kavmin bütün insanları kavminden olan bütün şey muhammed içinde insanlara gönderdik derken Muhammedin kavminden olan insanları dedi ey Musa;seni bütün insanların başı olarak ve sözlerimleARAF 144 KURANŞimdi ne diyelim?Musa bütün yeryüzü insanlarının başınamı getirildi?Elbetteki bütün insanlardan kasıt Musa kavminden olan insanların tamamıdır. Aynı şekilde Muhammedi insanlara yolladık derkende;kendi kavminden olan bütün insanlara gönderdik demiş oluyor. Bütün kavimlerin bütün insanlarına Musa sadece kendi kavmi olan insanlara gelmişse,Muhammed de sadece lisanı Arapça olan insanlara gelmiştirBundan önce bir rahmet ve önder olan Musanın kitabı LİSANI ARAPÇA OLAN KİMSELERİ uyarman için indirilen bir kitaptırAHKAF 12 KURANMusa nın kitabı Arapça olmadığı için,Araplar ondan sorumlu değiller. Zaten Kuran anlayışında bir peygamber milyonlarca kişiye yüz bin yahut daha fazla kişiye peygamber olarak gönderdik.SAFFAT 147 KURANALEMBİLEN KELİMESİNİN SAPTIRILMASI VE İSTİSMARIVe mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemînâlemîneMerhametimizle seni alemlerden başkasına göndermedikENBİYA 107 KURANTefsirin babası denilen en eski ve en büyük tefsirci sayılan İBN-İ ABBAS,alem kelimesinin sadece şuurlanmış olanları kapsadığını kavim yada bir zümre içindeki günümüz tabiri ile aydınları,cahil olmayanları. Abbas Ankebut Suresi 15 nolu ayetini ve Kamer Suresi 15 nolu ayetini referans göstermiştir buna. O ayetlerde;geminin alemlerin düşünmesi ve ibret alması için geriye bırakıldığı ibreti almak sadece aklını iyi kullananlara özel olduğu için,alemler ibret alır demek aklını iyi kullananlar ibret alır alem ile aklını iyi kullanan aynı akılsızlar ve cahiller ibret alamayacağı için cahiller alemibret alan akıllılar sayılamazlar. Fe enceynâhu ve ashâbes sefîneti ve cealnâ hââyeten lil âlemînâlemîneGemiyi bilenlerinalemine ibret alması için geriye bıraktıkANKEBUT 15 KURANOnu bir işaret olarak geride ibret alınsın diyeKAMER 15 KURANİlk ayet alemler ibret alsın ayet düşünüp ibret alınsın alem demek düşünüp ibret alan demektir. Bu çok yerinde bir ibret almalıdırKAMER 15 denildiğine göre,şuursuzlar ibret alamayacağına göredemek ki alem demek şuurlu olan demektir. Zaten ilginç olan,tercümanların diğer ayetlerde ALEM kelimesini Türkçeye çevirmeleri ve BİLEN anlamında çeviriye enbiya suresinde nedense ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmemişler ve olduğu gibi Arapça size hiç ilginç gelmiyormu? Örneğin Yusuf suresi 77 nolu ayette ALEM kelimesini BİLENALEMU olarak enbiya suresinde olduğu gibi Arapça ve allâhu ve Allaha’lemu iyice bilir/bilmektedirYUSUF 77 KURANVe Allah iyice bilmektedirYUSUF 77 KURANMollaların yaklaşım bütünlüğü bir yerde ALEM kelimesini BİLEN olarak çevirmişler ama başka yerde ALEM kelimesini olduğu gibi Arapça bir çelişkidir ve her çelişki bir etme operasyonu. O halde ayeti yeniden yazalım Seni merhametimizle BİLENLERDENALEMU başkasına yollamadıkENBİYA 107 KURANYani BİR KAVMİN BİLENLERİNE YOLLADIK anlamındadır bu ayet. Kuran da ALEMUBİLMEK fiilide tek kavimle ilişkilendirilmiştir zatenBunda bir kavmin bilmesiYA-ALEMUNE için ayetler vardırNEML 52 KURANSıkıysa bu ayetteki alem kelimesinide olduğu gibi Arapça bıraksınlarda görelim zaman şu anlama gelir ayetSİZ ÇOK ALEM BİR KAVİMSİNİZ Şu müslüman tercümanlar gerçektende alem adamlar [Smile]Bu Kuran’ın ayetleri Arapça açıklandı,bir kavmin bilecek olması için FUSSİLET 3 KURANBir kavmin bilmesi için yada bir kavmin bilenlerineya alemune diyor açıkça. Alem kelimesindede kavmi aşan bir şey yok kavmin alem/bilen olması için Arapçadır. Burada bir ayetle itiraz ediyor sizden her kime ulaşırsam onu uyarayım diye indirildi anlamındaki bir ayeti öne ENAM 19 nolu ki Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?.’ De ki Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu KURAN SİZDEN HER KİME ULAŞIRSAM,KİME ERİŞİRSEM onu uyarmam için bana birlikte başka ilahların bulunduğuna siz mi şahitlik ediyorsunuz?.’ Ben buna şahitlik etmem’ de. O, ancak tek bir ilahtır ve ben sizin eş koştuklarınızdan uzağım’ de.ENAM 19 KURANBurada SİZDEN her kime ulaşırsam diyerek kimi kastediyor?Kendi kavminden olan herkesi mi?Yoksa bütün kavimlerden olan bütün herkesi mi? Tabi ki kendi dilini anlayan kendi kavminden olan herkesi kastediyor siz anlayabilmeniz için Kuranı Arapça indirdikYUSUF 2 KURANSiz derken Arapça konuşan Arap kavmini kastetttiği çok ayetin Siz Japonların anlayabilmesi için Kuranı Arapça indirdik anlamına gelmediği derken Arapça konuşan Arap Kavmiyle sınırlı bir kitlanin kastedildiğini buradan kolayca anlayabiliriz. Siz diyerek bir kavmi kastettiği,Arap Kavmini kastettiği çok SİZ savaşa çıkmazsanız, Allah SİZİ pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize SİZDEN başka BİR KAVİM getirir; siz savaşa çıkmamakla O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah her şeye kadirdir. Tevbe 39-KURAN“Eğer SİZ yüz çevirirseniz şüphesiz ki benimle size gönderileni SİZE bildirdim. Rabbim dilerse SİZDEN başka bir KAVMİ yerinize getirir de O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Çünkü benim Rabbim her şeyi gözetendir.” Hud 57-KURANKitap bu konuda oldukça net ve açık konuşmaktadır.

biz bu kitabı mekke ve çevresine gönderdik